Oğuz Atay'a AİT DEĞİLDİR...
#Biliyor musun Olric
Neyi efendimiz?
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
Neden efendimiz?
Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
Tam, "Dur, daha yeni tanıdım seni!" derken kitabın bitmesiyle ellerimden kayıp giden bir arkadaş oldu Martin Eden benim için.
İncelememe başlamadan önce bir itirafta bulunmak istiyorum: Bu eseri spoiler vermeden inceleyecek kadar yeterli görmüyorum kendimi. Ona göre okuyun ki incinmesin hayat mücadelesinde yorgun düşmüş yüreklerimiz.
“Seni ışıltısız seviyorum”
Bu sözü kitapta gördüğüm andan itibaren düşünmeye başladım. Sevgi bu dünyada bize verilen belki de en güzel duygulardan birisi. Ben yokluğunu düşünemiyorum adımlarımı sevgiyle atarım, bu sadece insan sevgisi de değil her şeyi sevmek…
Attığın adımı, yürüdüğün yolu, soluduğun havayı…
Sana hiç bir çaba göstermeden
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Hadi itiraf edin!
Hepiniz en az bir defa ölmeyi düşünmüşsünüzdür hayatta.
Kim bilir, belki buna kalkışan, kıyısından dönenler de vardır aranızda!
Geçenlerde bir haber gördüm, "Dünyanın en mutlu ülkesinde intiharlar neden artıyor?" Farklı zaman diliminde ise ülkemize dair bir haber gördüm: "İntihar oranlarında artış %50'lere
canım benim, ben çok yakında öleceğim.
Hissetmek değil bu, biliyorum.
Hoşça kal, hoş yaşa ve beni, sana rağmen unut..
Ama sana son iki lafım şudur, hayat her şeye rağmen güzeldir, seni bu dünyada çok sevdim..
Bana teyzem, sen çocuk psikiyatristi olmalısın demişti. Olamam ki, eğer olursam, çocuklarla oturur beraber ağlarım. Çünkü ben bir çocuğun gözyaşını, bir dünyaya bedel sayarım.
Ve yine hüzünlü bir çocuk, ama ben bu çocuğu çok sevdim, etimle, kemiğimle sevdim, gözyaşımla sevdim, kendim gibi sevdim. Hüznünü, hüznüme katıp sevdim. Daha önce okumuş
YouTube kitap kanalımda Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabını yorumladım : ytbe.one/CwJC6YxG8do&
İçselleştirmelere doyamadığım, hatıralarıyla birlikte Ring Caddesi'nde dolaştığım, dönemin siyasetini ve erkek-kadın ilişkilerini en iyi kurguya döken yazarlardan biri: Stefan Zweig.
Zweig, novellalarında tezatlıkları seviyor.
Biliyorsun. Hala birine aşık olabilirim. Sana hiç benzemeyen çocuklarım olur. Adının hiç anılmadığı bir hayat kurarım. Hayalimdeki yüzünü eskitir zaman.
Biliyorsun. Herkes bir yolunu bulup tamamlanır aslında... Babanın cüzdanından yürüttüğün paralar gibidir bazı şeyler, belli oluncaya kadar devam edilir.
Biliyorsun. Unutabilirim. Zaten ben kimleri unuttum. Onlardan biri olur, hayatımın en kullanılmayan yerine kaldırılır suretin. Tozlanırsın. Üzerin örtülür.
Biliyorsun. Seni sevdim. Bir gün kör olsaydın da severdim. Ellerin olmasaydı mesela. Ellerin olmasaydı sen bile kendini sevmezdin oysa.
Biliyorsun. Kimsenin tek bir seçeneği yok bu hayatta. Hala seni bana unutturacak insanlar tanıyabilirim. Başka bir ses kazınır kulaklarıma.
Biliyorsun. Herkesin kendini kurtaracak bir bahanesi var aslında. Oysa ölene kadar sevebilirdim seni eğer biraz yardım etseydin bana.
Sabahın 06.34'ünde yazmaya başlamak bir deli işidir. Uykusuz uykusuz.. Deli değilim fakat akıllı olduğumu da söyleyemem. :)
Bu kitabı herkese öneremeyeceğim malesef. Bu muazzam kitabı sadece güzel yürekli insanlara önerebilirim..
Güzel kitap.. Değerlim.
Kitabın her sayfasında farklı bir anım var. Daha ilk sayfalarında beni çok etkileyen bir