Ben de hayattaki iyi şeylerden kendi payımı talep etmeye karar verdim. Uzakta durup da başkalarının zevk almasını hasetle seyredenlerden biri olmayacaktım. Ucuz ama nispeten saygın gözüken kıyafetleri giyip tatmin olmayacaktım. Fakir bir adamın payıyla mutlu olmayacaktım. Tam tersi, kendimi iyi şeylerden oluşan bu ziyafete davet ettirecektim.
Darağacında
İlmiği boynuna geçirdiğinde, seyredenlerden bazıları, cellada başlarıyla tabureyi çek işareti veriyordu. Deniz birden, şafağı daha sökmemiş bu bahar sabahının, serin sessizliğine doğru yankı veren bir sesle bağırmaya başladı: “YAŞASIN TÜRKİYE HALKININ BAĞIMSIZLIĞI, YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZMİN YÜCE İDEOLOJİSİ, YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ, KAHROLSUN EMPERYALİZM!" Taburenin çekilmesiyle Deniz boşluğa yığılmıştı. Saat 01.25'i gösteriyordu. Elli dakika öylece kaldı. 02.15'de ipi kestiler. Yusuf avukatlarıyla vedalaşıp, güler bir yüzle idam sehpasına doğru yürüdü. Masaya ve tabureye çıktı. İlmiği boynuna geçirmişti ki gür bir sesle bağırarak şöyle söyledi: "BEN HALKIMIN BAĞIMSIZLIĞI VE MUTLULUĞU İÇİN ŞEREFİMLE BİR DEFA ÖLÜYORUM. SİZLER, BİZİ ASANLAR ŞEREFSİZLİĞİNİZLE HER GÜN ÖLECEKSİNİZ. BİZ HALKIMIZIN HİZMETİNDEYİZ. SİZLER AMERİKA'NIN HİZMETİNDESİNİZ.. YAŞASIN DEVRİMCİLER, KAHROLSUN FAŞİZM..!" Saat 02.25'i gösteriyordu.. 02.50'de ipi kestiler. Hüseyin saat sabahın 03.00'ünde, şafağın sökmeye sabırsızlandığı bir sırada, son karanlığında gecenin, sehpanın üstünde bağırarak karanlığa karşı şunları söyledi: “BEN ŞAHSİ HİÇBİR ÇIKAR GÖZETMEDEN, HALKIMIN MUTLULUĞU VE BAĞIMSIZLIĞI İÇİN SAVAŞTIM. BU BAYRAĞI BU ANA KADAR ŞEREFLE TAŞIDIM. BUNDAN SONRA BU BAYRAĞI TÜRKİYE HALKINA EMANET EDİYORUM. YAŞASIN İŞÇİLER, KÖYLÜLER VE YAŞASIN DEVRİMCİLER, KAHROLSUN FAŞİZM...!" Deniz ve Yusuf'la bir kez daha buluştu...
Reklam
"Ve bunları fark ettiğimde, ben de hayattaki iyi şeylerden kendi payımı talep etmeye karar verdim. Uzakta durup da başkalarının zevk almasını hasetle seyredenlerden biri olmayacaktım. Ucuz ama nispeten saygın gözüken kıyafetleri giyip tatmin olmayacaktım. Fakir bir adamın payıyla mutlu olmayacaktım. Tam tersi, kendimi iyi şeylerden oluşan bu ziyafete davet ettirecektim."
Hallâc’ın hâlini mânâ âleminde seyredenlerden nakledilir ki, onu darağacında astıkları vakit İblis yanına geldi ve: “–Bir «ene» sen dedin, bir «ene» de ben dedim. Nasıl oluyor da bu yüzden senin üzerine rahmet, benim üzerime ise lânet yağıyor!” diye sordu. Hallâc, İblis’e şöyle cevap verdi: “–Sen, «Ene» demekle kendini Âdem’den üstün gördün. Kibrini ortaya koydun. Ben ise «Ene’l-Hak» dedim, kendimi Hak’ta ifnâ ettim. Benliği ortaya koymak olan kibir, cehennem alâmetidir. Benliği ortadan kaldırmak, yâni Hak’ta fânî olmak ise «hîç»liğin ifâdesidir. Bu sebepten bana rahmet, sana ise lânet ve zillet indi.”
Sayfa 362 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Çocuk kitabı !?
"Sökül bakalım rakı parasını, dedi Horoz Ali. Hayri parayı verirken seyredenlerden birkaçı "iyi oldu", "öğrensin hep bahsa girmeyi", "nasıl oldu da kaybettin" dediler. Hayri gülümsedi. — Kaybettim ama ben kârlıyım, dedi. — Kârlı mısın? Nasıl kârmış bu? — Anlamazsınız siz, deyip yürüdü. Anlamazlardı elbet. Yaz başında Sakallının Recep'in yenicesini sürüp yüz lira aldığını, ya da geçen kış tavlada iki şişe rakı kazandığını bilmiyorlardı."