Ananın ödevi çocuğuna bakmaktır. Ayrıca ana çocuğunu sever. Ama hiç kimse çocuğunu seven anayı, çocuğunu seviyor diye taçlandırmaz. Bu onun insanlık borcudur ilkin, sonra ana­lık borcudur. Yapmasında değil yapmamasında o ananın insan­lığının ve analığının olmadığı anlaşılır. Bana bir ana gelse ben çocuğumu seviyorum dese ben ona şaşarım: - Ya ne yapacaktın, diye sorarım.
Sayfa 277 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Cemal Süreyya Seber ile sonradan yakın dost olduk. Ben Gümrük ve Tekel Bakanlığı müfettişiyken o maliye müfettişiydi. İkimiz de bekârdık. Her akşam bara pavyona giderdik. Sözüm ona şiirlerimize ilham kaynağı alacaktık. Birbirimize şiirlerimizi okur, karşılıklı olarak beğenmezdik. Bir gün, "Mehmet Kaplan eniştene sorsana, benim şiirlerimi beğeniyor mu?" diye ricada bulundu. "Tamam, sorarım," dedim. Enişteme sordum. "Ne? Şair miymiş o? Şiir mi yazıyormuş?" Cevabı bu oldu. Eniştemin bu cevabını Cemal Süreya'dan sakladım. "Sordun mu," diye sorardı. Onu hep atlatırdım. Cemal Süreya komünistti. Onunla nasıl arkadaş olabildiniz? Alpaslan aracılığıyla tanıdım. Birlikte ev tutmuşlardı. Bir kere adın Mülayim, sert olsan ne yazar, demişler ya. Cemal Süreya'nın komünistliğini görmedim ben. Solcu derseniz modaya uyuyor. Edebiyatçı, şair... Kimseyi etkileyecek hali de yoktu. Nitekim sikıldı, maliye müfettişliğinden istifa etti. Sonra müracaat edip geri döndü. O günlerde Mülkiyeliler Birliği'nde karşılaştığımızda geri dönüşüyle dalga geçiliyordu. "Köpeğin dönüp dolaşacağı yer yine kürkçü dükkânıdır..." dedi.
Reklam
— Dostum, diye fısıldadı bana, zaman geçiyor ve hiç de lehime işlemiyor... Vicdanımda azaba yer yok, bu tür çekingenliklerden muafım, çok şükür!.. Bu dünyada zaten suçtan geçilmiyor... Saymakla bitmeyeceğini herkes anladı... Sorun devirdiğimiz çamlarda... Ve sanırım ben de onlardan bir tanesini devirdim... Hem de telafisi olmaz bir biçimde... —
Bizi ninnilerle uyutan Bize en doğru ve en güzel örnek diye Geçmiş zamanı gösteren tarih! Alnında altı bin yıllık buruşukluklar ve şüpheler karışık Ona bazen eski anılarını sorarım O boğuk ve paslı bir sesle Başlar birer birer anlatmaya Mutlaka bir yenen, öte yanda on yenilen Çiğneyen haklı, çiğnenen utanç içinde Ezmeye alkış, gurura secde Hak kuvvetlinin, söz kötünündür Ezmeyen ezilir... Düşünceye artık yeter egemenliğiniz Yaşanır pek güzel zorbalıksız İşte gerçek özgürlük Ne savaşçı, ne savaş Ne zulüm, ne baskı Ben benim, sen de sen, ne efendi, ne de kul Kuşku bir aydınlığa koşmaktır Doğruyu aydınlatmak akıl için haktır. Tevfik Fikret
Hatice Gül yazdı... EFELYA'YI BEN DE OKUDUM... Kitapta büyük bir kusur var hocam, 1'i 3'e bölememişsiniz. Gönül koymayın lütfen, bu konuya aşağıda değinmeden edemeyeceğim. "Adamın biri bir gün..." diye başlayan cümleler, buradan Artvin'e yol olur. Adam'ın biri her gün, her saat, her dakika eliyle, eliyle
Bizi sanık kürsüsüne çıkardıklarında dikkatimi çeken ilk şey Compeyson'ın görünümü olmuştu; o kıvırcık saçlarıyla,o siyah kıyafetleri ve beyaz mendiliyle tam bir beyefendiydi;oysa ben adi bir serseri gibi görünüyordum. Oturum başlayıp kanıtlar sıralandığında kanıtların büyük ölçüde benimaleyhimde olduğunu, Compeyson'ın aleyhinde pek bir
Sayfa 501 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
179 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.