Sende Kalmış
Bilmiyorum nerdeyim, ne haldeyim, ben kimim Ayrılırken kimliğim, adresim sende kalmış. Tebessümü yüzüme çok görüyor matemim Güldüğümü gösteren tek resim sende kalmış. Akların kaybolduğu, rengin ahenk bulduğu Toprağın kadehine ab-ı hayat dolduğu Bir gül için, bülbülün saçlarını yolduğu Aşkın harman olduğu o mevsim, sende kalmış. Nerede o çocuksu,
Gerçeği yansıtmayan bazı yanlış kabuller:
1. Zeki olan insan, zekiyim demez. 2. Bilge insan mütevazi olur. 3. Akıl bizi A dinine veya B siyasi ideolojisine zorunlu olarak götürür. 4. Falanca doktrin veya filanca inanç fıtratın değişmez kabulüdür. 5. Gerçek diye bir şey yoktur, kişiden kişiye göre değişir. Peki, doğrusu nedir? 1. Zeki olan birisi, zekiyim diyebilir de; demeyebilir
Reklam
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum. Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum. Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum. Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu. Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum. Bir
Bazen diyorum ki "Ben yanlış çağdayım." Sonra hemen düzeltiyorum bu sözümü. Yanlış çağda değilim,çağ yanlış.Tek düzeltmek istediğim fikrim de değil aslında. Zaten o sadece beynimde duruyor, ben hariç kimsenin işine yaramıyor. Çağı da düzeltmek istiyorum.Evet çağı. Çok boğdu beni bu dönemdeki insanlar,fikirler,sıkıntılar,yapılan hatalar.. Şey diyorum,çağın iki yakasına yapışıp silkelesek nasıl olur :) Mecazlığı bir yana bırakalım, gerçek manada da yapmak gerek bunu.Bir soru soracağım sana. Çağı kötü yapan nedir?İnsanlar mı? Ah evet,sanırım aynı şeyi düşünüyoruz. İnsanlar,elbet insanlar.Zaten insanların kirletmediği bir şey yok ki. Düzeltsek mi insanları? Bayım yapamaz mıyız bunu ? Yalvarıyorum bayım,bir şey söyle . Yapılabilir değil mi bu? Eğer treni kaçırmazsak,yapabiliriz değil mi? Evet de bayım,lütfen evet de! Bağırarak,haykırarak EVET de! O tok,gür,dinç sesinle söyle! Duyalım,bayım. O düşüncelerin dolaşmasın sadece kalbinde,beyninde . Çıksın o içinde sıkışıp kalan tüm sözcükler ağzından!
Külkedisinin Prenses Düş'ü
Anladım ki bir şeye başlarken hevesle, tutkuyla, inançla başlamak çok önemliymiş. Kompozisyon yazdığım sınavları hatırlıyorum, ifade yeteneğimin güçlü olduğunu beyan eden öğretmenlerimi, kalem tutan minicik ellerimi, inanmak başarmanın yarısıdır diye bastıra bastıra yazdığım kağıtları... Bitirmek, inanmakla oluyormuş. İnanmadan yaptığın her şey
Hz. İnsan’ı görmediğimiz, insanda saklı Hızır’ı görmezden geldiğimiz her seferinde kendi insanlığımızın da bir kısmını yadsımış oluyoruz. Her karşılaşma, her buluşma insanın kendi önyargılarını sınama imkanı barındıran bir sohbet imkanıdır aynı zamanda. Dünyayı zırhlarımız ve maskelerimizle değil, en korunaksız ve saf halimizle, kalbimizle bilmeye bir davettir sohbet. İnsanlığımızdan ve hayatlarımızdan sorumluyuz. Kendimize, tabiata, başka insan ve varlıklara ve en temelde Allah’a karşı sorumluyuz. Her birimiz çevremizin olduğu kadar kendi hayatlarımızın da görgü şahitleriyiz. ‘İnsaniyetten geriye kalan, yani yok olmakta direnen her ne ise, üstüne bir şey inşa edilebilecek olan da kesinlikle odur’ diyor Terry Eagleton. Dünya bir ‘Karanlık Çağ’a girmiş görünüyor, diyorum ki insaniyetten geri kalan, yani yaşama ve direnme iradesi gösteren her şeyi, kimlik kağıdı sormaksızın sahiplenelim. İnsanı aziz bilelim, hayatın tanığı olalım. ‘Yaşadım ben, kötülükle savaştım, şahit olsun buna insanlar’ diyebilmek için, aşk ile evvela diyelim, ‘şahidiyim ben, kendi hayatımın‘ ...
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.