Yazarın kalemini çok severim.
Daha ilk sayfalardan sizi alıp sürükler, ne ara bitti anlamazsınız.
Bu kitapta öyle. Tabii beni hüsrana uğratan çok yer vardı. Özellikle sonu!!
Böyle olmamalıydı. Bence devamı gelmesi gerek bir hikayesi var.
Aslında kitap hakkında söylenecek çok şey var ama sırayla gitmek istiyorum bu nedenle konusunu kısaca açıklayarak başlamak istiyorum.
Kitap tema olarak romantizm ve dram. Konusu ise şu şekilde; kitapta ana karakterimiz Lily Bloom. Bu karakterin ağzından anlatılıyor kitap. Lily’nin babasını kaybedip cenaze töreninde anma konuşması yaptıktan -ya da
Bence erkek ya da kadın iki insan kimi zaman zorunluluktan kiminde de anlık zapt edilmez bir istekte ötürü sevişirler. Yatarlar. Aktifi, pasifi yok bunun. Zevki var. Ve ötede haklı, haksız bir alay yasaklar, lânetler...
Kitap okumaya hep yerli kitap tutuculuğu anlayışı ile başladım ve devam ettim uzun bir süre, sırf bunu aşmak için üstten dünya edebiyatı dersi aldım dünya klasiklerini okumaya başlıyayım sürekli yerli klasikler okumak yeterli olmaz diye ama bir türlü başaramadım, birkaç dünya klasiği okuyordum beğeniyordum da ama o kitap bittiği gibi tekrar elime
“Hep büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan