"Şimdi ayrılık vakti. Ben gidiyorum ta ki benden hayırlısı gelsin, inşallah."
Hz.İsa(asm)'nın Peygamberimiz
Hz. Muhammed(sav)' in geleceğini müjdelediği söz..
Charlie zeka geriliği ile doğmuş bir bireyde. Annesi onun normal cocuklar gibi olmasi için doktorlara götürür. Baskı yapar. Kız kardeşi doğduğunda ise bakim evine gönderir. Buraya gönderilmesini istemeyen Hernan amca ise ona sahip çıkar ve bir fırına yerleştirir. Okuma yazma öğrenmek için gittiği kursta Alice ile tanışır. Alice Charlie yi bir
...benden kumruvari cıvıldaşmaları da beklemeyin. Bugün iyi terbiye görmüş bir kadın, aile reisi olan kocasına karşı ciddiyetini takınıp büyüklüğünü kabul eder. Bu sanayi çağında romantik duygulanmalara yer yok küçük hanım, yani JeanJacque RoıısseaM'ların zamanı geçti. Söz misali, kocanız işten yorgun, aç gelip, "Midem ezildi; bir kadehçik votka ile bir parça tuzlu ringa falan yok mu, şekerim?" dedi mi, bunların hepsini önceden hazır bulmalı. Kocanız bunları atıştırırken sizi pohpohlamasını beklememelisiniz. Arkasından, yüzünüze bakmadan: "Aman yavrum, yemeğimizi geciktirme, erken yatacağım; yorgunum..." deyip gazetesine dalarsa hoş görmelisiniz. Belki haftada bir, âdet yerini bulsun diye ya öper ya öpmez sizi... Evet, bizde böyledir küçük hanım. Söz açılmışken bunu şimdiden söylemeyi uygun buldum... Aslında, beni bu işe karıştırmakla büyük hata ettiniz; şımarıklıktan başka bir şey değil bu yaptığınız! Yok iyi kalpliymişim, uğrunuzda cefa çekip sizi seven sevgilinizmişim filan... Her şeyden önce, ben size göre değilim küçük hanım. Bildiğiniz gibi kompliman yapmasını
beceremem, bayanların bayıldıkları incir çekirdeği doldurmayan tatlı lafları bilmem, çapkınları hoş görmem. Yalana ne gerek var — çehreden yana da pek talihli değilim... Görüyorsunuz, her şeyi olduğu gibi açık açık söylüyorum.
Ben öldükten sonra ağlamayın. Yaşarken sevmediniz ,gözyaşlarınıza ihtiyacım yok.Ama siz benden önce hayata veda edersiniz ben ağlarım,çünkü karşılıksız seviyorum
Belkide sevmek için uğraştınız , suçlamıyorum sizi.
Ama hayatıma hiç iyi izler bırakmadınız.
En son ne zaman sarıldık hatırlamıyorum bile.
Aramızda hiç güçlü bir Sevgi olmadı
Sadece zorunlu olarak baktınız.
Çünkü zaten hayatta size hiç iyi davranmamişti.
Bu hayat adil olsaydı zaten bende herkes gibi sadece aşk acısı çekerdim
Ama aşk bunlar yanında zavallı gibi kalır.
Öyle biride yok zaten.
Ama anne yinede güçlüydün onca söz hakaret yine ayakta kaldıın.
Kendimi de seviyorum, güçlüyüm.
İyi dayandım.
Dünya adaletsiz ne yapsak boş
Ölmeden önce ateist olup çıkmaktan korkuyorum.Her şey çok saçma düzen filan yok.
“Yalnızlığın bittiği yerde, pazar yeri başlar; pazar yerinin başladığı yerde de büyük oyuncuların şamatası ve zehirli sineklerin vızıltısı başlar.
…
Ben insanlar arasına ilk gidişimde, yalnızlara özgü bir delilik ettim, büyük bir delilik: pazar yerinde göründüm.
Ve herkese söz söyleyeyim derken, kimseye söz söylememiş oldum. Akşam olunca da, ip cambazlarıyla cesetler yoldaşlarım oldular, kendim de hemen hemen bir ceset gibiydim.
Halbuki, yeni sabahla birlikte yeni bir hakikat doğmuştu bana; o zaman öğrenmiştim şöyle demeyi: ‘Bana ne pazar yerinden, yığından, yığın-gürültüsünden ve uzun yığın-kulaklarından!’
Ey yüksek insanlar, şunu öğrenin siz benden: pazar yerinde kimse inanmaz yüksek insanlara. Yine de konuşmak istersiniz orda, keyfiniz bilir! Ama yığın göz kırpar: ‘Eşitiz biz hepimiz.’”
Ne irfan isterim ne ilim
Benden geri kalmış benim
Söz ihsan eyleme
Kötülük de benim iyilikte benim
İnsanı zavallı zatım
Hayata bir garip taş gibi atıldım
Zannımca zayıfım
Uzun boylu sevmekten kaderi bahtım
Ahım sana varmaz sanırım sanrılarım bana kalmaz
Ben ölecek bir kul muyum yazdıklarım kitapta yazmaz
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir:
Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Akşam Marie beni almaya geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu. Benim için fark etmediğini, o isterse evlenebileceğimizi söyledim. Bunun üzerine onu sevip sevmediğimi sordu. Daha önce yanıtladığım gibi, bunun bir anlam ifade etmediğini ama sevdiğimi sandığımı söyledim. "O halde neden benimle evlenesin ki?" dedi. Bunun hiçbir önemi olmadığını, ama eğer arzu ediyorsa evlenebileceğimizi anlattım. Zaten bunu isteyen kendisiydi, ben de evet demekle yetiniyordum. Marie evliliğin ciddi bir iş olduğunu belirtti. "Değil," dedim. Bir an sustu, sessizce yüzüme baktı. Sonra yine konuştu. Aynı biçimde bağlı olduğum başka bir kadından aynı teklif gelse kabul eder miydim, bir tek bunu öğrenmek istiyordu. "Elbette," diye karşılık verdim. Bu kez de kendisinin beni sevip sevmediğini sorguladı, benim bu konuda bir fikrimin olması mümkün değildi. Yine bir süre sustuktan sonra tuhaf biri olduğumu, beni hiç şüphesiz bu yüzden sevdiğini ama belki de günün birinde, aynı sebepten ötürü benden nefret edeceğini mırıldandı. Bunlara verecek cevabım olmadığı için susuyordum, gülümseyerek kolumu tuttu, benimle evlenmek istediğini söyledi. Ne zaman isterse evleneceğimizi söyledim. Ona patronun teklifinden söz edince, Paris'i görmeyi çok istediğini söyledi. Bir ara Paris'te yaşadımı söyleyince, nasıldı diye sordu. "Pistir. Güvercinler ve karanlık avlular vardır. İnsanlar da beyaz tenlidir," diye yanıtladım.
"Uyanmanı bir yıl boyunca beraber bekledik Kumru. Benden çok o bekledi. Çocuk hastanede yaşıyor gibiydi... Öyle sandım. Belli ki yanlış anlamışım..." dedi babam
tereddütle,
"Her neyse, ben yalnızca baban olarak bu ilişkiyi desteklediğimi ve çok doğru bir seçim yaptığını ekleyecektim
Beni yalnızca baban olarak değil, arkadaşın olarak da gör. Sana çocukluğunu tekrar veremem, geçmişi geri getiremem, seni elinden tutup okula götüremem. Sana boyunun yetişmediği mutfak tezgahında güzel bir yemek hazırlayamam artık. Senin üç yaşında yanında olamam Kumru, beş yaşında yanında olamam, on yaşına dönüp
saçlarını okşayamam ama şimdi, tam şu an buradayım, yanındayım kızım. Bir daha asla yalnız kalmayacaksın. Sana söz veriyorum. İIk hedefim de seni arkadaşlarından daha
çok tanımak olacak." dedi gözyaşları içinde gülümseyerek.
Onunla aynı haldeydim. Gözlerim dolu, dudak kenarlarım yukarıya dönüktü. Şimdi içimde bir şeyler gerçekten de iyileşiyordu işte. Şimdi eski Kumru gerçekten de geri dönüyordu işte, hem de eski yaralarının bile iyileşmek üzere olduğunu hissederek...
"Yarın fizik tedavilerin için bir merkeze gideceğiz, tedavilerine başlayacağız." dedi babam,
"Sonra seni o çok hayal ettiğin sahnede dans ederken izleyeceğiz." Babamı gözlerindeki parıltı kalbime işlemişti.
Cevap ne olursa olsun büyümek dediğimiz şey bize acı çektiren yakınlarımızın da bir zamanlar çocuk olduğunu, o halde acı çektiğini fark etmek demek. Her zaman büyümek zorunda değiliz; edebiyatta hiç değil. Korkuyu, haksızlığı, incinmişliği bütün şiddetiyle anlatan, güçlerini büyümemekte ısrar etmiş olmaktan alan, çocukluğun acılarına sıkı sıkıya bağlı yazarlar var. Her ne kadar "babaların dünyasından kaçış girişimleri"nden söz ediyorsa da Kafka'nın aslında kaçmayı istemediğini, yetişkin olmaktansa o dünyadan dışlanmış olarak "çocukluğun krallığı"nda yaşamak istediğini söyler Bataille.
Herkese merhabalar
Bu akşam sizlerle Ercan Kesal kaleminden Peri Gazozu ile buluşturmak istiyorum.
Peri Gazozu
İstiyorum ki yazarımıza bir değinelim.
Ercan Kesal
Sosyoloğ, Doktor , Oyuncu , Senarist, Yazar daha ne diyebilirim. Bizler için kıymetli bir değer. Çok yönlü başarılara sahip ve üretken bir kişilik. Ama çok geç tanınmış olmasına
Kitapları hep kendime göre inceleyip sonra da sayfada görünmesini istemediğim an yok ediyorum yani çok da incelenmiş sayılmaz ama birkaç söz ederim bi dk.
Kitabı , buradan kıymetli bir okurun gönderilerinde takip ederek almıştım hatta kargo kayboldu kitap geldiğinde ıslanmıştı filan filan derken bana gelişi de benden gidişi de zor oldu.
Farklı karakterlerin -doktor, küheylan dayı , öğrenci demirtay ve berber kamo -gözünden adı geçen şehrin altı ve üstünde gerçeğe , zamana , umuda , aşka ve direnişe dair kesitlerle devam ediyor kitap. Bence okuyun, biraz siyasi bir kitap tabi onu da ekleyelim.
Daha yazacağım çok şey vardı ama vazgeçtim. Zaten söylemekten yapmaktan düşünmekten vazgeçmekle , kötü şarkılar dinleyip yanlış satırların altını çizmekle de meşhurum siz bilmezsiniz hem niye bilesiniz?
Dikkatli olmalıyız arkadaşlar, etrafta çok fazla duygu var. Çok dikkatli olmalıyız.
İstanbul İstanbulBurhan Sönmez · İletişim Yayınları · 2019953 okunma
*Allah (z.c.hz) Bana ashab seçti. Ve onları Bana arkadaş, hısım ve yardımcı kıldı. Benden sonra gelecekler arasında bunlara kötü söz söyleyenlere rastlarsanız, onlardan kız alıp vermeyin, onlarla beraber yemek yemeyin, onlarla beraber namaz kılmayın ve onların cenaze namazını da kılmayın.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 86 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Müjdeler olsun size, ey ashabı Suffe. Ümmetimden her kim ki, sizin bulunduğunuz hal üzerinde, ona razı olarak sebat ederse, işte o kimse kıyamet gününde Benim arkadaşlarımdan biri olur.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 7 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
*Ashabım ve akrabalarıma hürmet ederek Bana hürmetinizi muhafaza ediniz. Kim ki, onlara hürmetle Bana olan hürmetini teyid ederse, Allah da onu dünya ve ahirette korur. Her kim de onlara hürmet etmeyerek, Bana olan hürmetini muhafaza etmezse, Allah ondan yüz çevirir. Ve bir kimseden de Allah yüz çevrir ise onun (azab için) yakalanması yakındır.
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Melanie ile sevişmelerimizin hatırası asla gerçeği ile kı
yaslanamazdı. Bu cinsel doyum herhangi bir şeyden kat be
kat üstündü. Başka hiçbir şey daha iyi hissettiremezdi. Ama
paylaştığımız bağlantı bundan çok daha ötesiydi. Tırnaklarım derime geçirerek bana tutunduğunda ve kucaklaşmaların en samimisini paylaştığımız o anda neredeyse ağlayacaktım. On bir yıldan uzun bir süredir bütün düşüncelerime
nüfuz etmiş olan bu nadide kadına tekrar sarılabilmiş olmaktan dolayı huşu içindeydim. On bir yıl.
"Bana söz ver." Üzerinde hareket ederken ümitsizce hı
rıldadım. "Beni tekrar terk etmeyeceğine söz ver." Tatlı,
yumuşak eller endişelerimi giderdi ve Melanie kabul edeceğim tek kelimeyi telaffuz etti. "Asla."
"Tekrar gitmene asla izin vermeyeceğim, Melanie. Asla.
Aramıza hiçbir şey giremez. Hiçbir şey." Onu benden almaya çalışacak her şeyi, herkesi mahvederdim. Artık ondan
ayrı kalmak gibi bir seçenek olmayacaktı. O benimdi; sadece benim.
"Asla." Sarsılmaz ve tereddütsüz bir şekilde tekrar söz
verdi.
Nihayet kendimi ona bıraktım. Bedenim onunkinin
üstünde koşturuyordu. Yumuşak aşk mırıltıları arasında
kaybolmuştum. Hararetimiz artıyor ve dağılıyordu. Melanie 'nin allaşmış vücudu kendini dalga dalga bırakıyor, beni
cilveyle çağırıyor ve baştan çıkarıyordu. Kulağıma belli
belirsiz aşk, ihtiyaç ve sadakat kelimeleri çalınırken, mukayese edilemeyecek bir zevkle haykırdım. Bu zevk, cinsel
zevkten daha derin bir zevkti. Bütünlenen bir kalp ile nail
olunabilen bir zevkti. Sadece bu güzel, mükemmel kızda
bulunabilecek bir zevkti.