Kimi zaman dev bir kağıt mendilin üzerinde yaşadığımız izlenimine kapılıyorum: Onu kullanırım, kirletirim, atarım. Ya sonra? Benden sonrası tufan!
Sayfa 142Kitabı okudu
"Benden sonra tufan dersiniz hep,hayattaki yegâne felsefeniz budur;sonra da gırtlağınıza kadar boka battığınızda dua edersiniz utanmadan;sizi gidi tanrı yoksunu,cahil ayaktakımı! Bir de insan diyor kendine!"
Sayfa 565Kitabı okudu
Reklam
kırk yaşıma geldim yar bundan sonra nevbahar benden sonra tufan var
Sayfa 163Kitabı okudu
Yaşadığını, bu dünyada olduğunu, bir çiçeğe dokunduğunu, bir yüzü yazdığını, bir kentten geçtiğini, bir çeşmeyi açtığını, bir bulutun yerini değiştirdiğini, bir göğü boyadığını onlar tanıklık etmeyecek midir? Dünyayı bir listeye geçirmemiş midir? O çizmemiş midir bir bir altlarını? Öyleyse? Yürüyüp geçmelidir önlerinden. Yaptığı da odur zaten. Durduğu oluyorsa, bakıp hemen geçemiyorsa, niçin onun büyümediğini, çoğalmadığını görüyorsa, kabahatin büyüğünü kendinde buluyorsa, bunda yalnız da değildir. Beklemek ona vergidir. Paylaşma da, çoğalma da beklemek de vardır. Gömütü daha yerin dibine inmemiştir, köklerini salmamıştır, yeni yağmurlar, yeni güneşler gereklidir. Onun gibi nice gömütçü beklememiş midir? “Benden sonra tufan!” diyebilir mi hiç? Bir dünyayı gömmüştür ya, yetmelidir bu ona. Yazmak böyle bir şeydir işte yaratıcı için. Hep bu soruları, hep bu yanıtları taşır içinde. Yazmak, bunun için öldürmektir. Ya da ben, bunu anlıyorum yazmaktan.
İlhan Berk
İlhan Berk
Milliyet Sanat, 28 Mayıs 1976, Sayı 186
"Ne büyük haksızlık değil mi?" diye sormuştu. Göz göze geldikten hemen sonra otururken masaya bıraktığım Tutunamayanlar'ın Aslı'nın sağ avucu ve masa arasında yemin etmek için kullanılan bir kutsal kitap misali sıkıştığını görmüştüm. Karşımda Oğuz Atay'a acıyan bir zavallının oturduğunu düşünmüştüm o an. "Haksızlık mı?" diye sordum ben de. "Haksızlık tabi. Ülkenin neredeyse en büyük yazarı ama bundan haberi olmadan öldü?" Gerçekten saçmaladığını düşünüyordum. "Neredeyse mi?" diye sordum bu kez de. "Seninle sohbet etmeye çalışıyorum. Lütfen biraz yardımcı olur musun?" dedi şarkı sözünü unutmuş bir sanatçı gibi. "Kurduğun cümlenin ne kadar mantıksız olduğunun farkında mısın sen?" "Bu ne demek şimdi? Sen ne düşünüyorsun peki?" "Beni yaşadığım ülkenin en büyük yazarı yapacak eseri veya eserleri yazabilseydim eğer ülkenin en büyük yazarı olduğumun da farkında olurdum diye düşünüyorum Aslı. Kurduğun cümle Oğuz Atay'a hakaret etmek anlamına gelmiyor mu?" Aslı'nın benden tarafa bakmadan geçirdiği birkaç saniyelik sessizliğin ardından ağzından tek bir cümle dökülmüştü...
Sayfa 72 - Kitapyurdu Doğrudan YayıncılıkKitabı okudu
“Zaten bugün onların ektiğini biçmiyor muyuz? Amiyanelik ve demagogluk, bu memlekete bir İttihatçı ‘importotion’u değil midir? Hiç sesimizi çıkarmadığımız istibdat devrinde bundan daha ne kadar asil bir görünüşümüz vardı! Bizi Balkanlaştırdılar, bizi Balkanlaştırdılar. Bulgar komitecilerinden öğrenilmiş bir çeşit dağ ve sokak politikacılığı, bir
Reklam
503 öğeden 431 ile 440 arasındakiler gösteriliyor.