Taşıdığı safrayı bütün bütün atan varlık, dünyevî muvazenelerden halas olarak bir baş dönmesine tutulur. Vecd, ruhta baş dönmesi halini andırır. Vecd denen bu baş dönmesi, ruhu mutlak âlemine yükseltir; onunla birleştirir.
Boşalmadıkça dolma yok. Dünyasından boşalmayan kaba ukba dolmuyor. Dünya heveslerinden ve varlık vehimlerinden tamamıyla sıyrılan bu kap ve kalıp, ancak böylelikle tam manası ile Allah’ın emrine girebilir.
Terk bölgesi sonuna kadar böylece aşıldıktan sonra, tasavvufun ikinci safhası olan vecd, istiğrak başlar. Bu safhada, varlığa ait bütün vehim ve çilelerden, söylediğimiz sıra ile birer birer boşalan ruha, hakikat dolacaktır.
Bu zirveye tırmanan derviş, zaferi kazanmıştır. Çile bitmiş, kulun işi tamam olmuştur.Terk mıntıkasının bu zirvesinde uçmak için, hidayetten başka bir şey olmayan, kanat beklenir.
Nihayet iradeden sıyrılma, duygusuzluk bölgesine varan dervişi varlık kâbusundan kurtarır; selamet denizine sürükler. Burada benlik gayyaya gömülür,ölümle dirim bir olur. Bedene bağlılık iradesi de kalmaz. İstekler sahibine iade edilir.