Spoiler içerir dikkat..
Öncelikle kitabın yaşanmış bir olaydan yola çıkılarak yazılmış olması insanın üstünde bıraktığı tesiri arttırıyor. Yazıya dökülmüş olan duyguların, düşüncelerin bir zamanlar bir insan tarafından hissedilmiş, yaşanmış olması -bilmiyorum belki de yalnızca beni etkiliyordur- ayrı bir soluk getiriyor sayfalara. İnsanların çıkar dolu sevgileriyle, samimiyetsiz ilgileriyle dolu olan içi boş bir yaşamdan odasındaki tek sesin saatin tik takları olan bir yaşama geçişin insanın ruhunda oluşturduğu çöküşü, boşluğu güzel anlatan bir eser olmuş. Madame de Prei’yi hayata bağlayan onu yaşatan şeyin insanlarla olan oyunu olması aslında kendi felaketini kendi sonunu hazırlıyormuş. Hiç yalnız kalmamış ve etrafında pervane olmuş bu insanları yalnızca birer oyuncak olarak gören Madame de Prie bile yalnız kalınca “yıllardır aralarında yaşadığı insanları özlüyordu.” Velhasıl kelam ölümüne saniyeler kalmışken bile kendisini kandırmaya çalışan bu ilginç kişiyle tanışmak bana kendimi sorgulattı. Günümüz geçsin diye oyalandığımız boş, sahte, samimiyetsiz olan şeylerin bağımlısı olduğumuzda onların yokluğu dayanılmaz gelir ne yapıcağımızı şaşırırız. Ben bunu günümüzde telefondan, teknolojiden uzak kaldığında ne yapıcağını şaşıran, zamanın asla geçmediğini düşünen, mutsuz, keyifsiz, hayattan sıkılmış insanlara benzettim. Zihnimde iz bırakan bir olay daha yaşadım bu gece, keyifli okumalar.