İnsanların bebek sahibi olduklarında gösterdikleri sevinci, yaşadıkları heyecanı, verdikleri değeri görüyorum. Sonra bu bebekler yetişkin olduğunda çoğunluğu anne-baba suçlayarak yaşadıkları travmaları anlatıyorlar. Yoğun bir sevgi gösterisiyle dünyaya gelen o bebekler kaba, şiddet yanlısı, zalim, cahil, kötü insanlara dönüşebiliyor. İnsanın doğum-ölüm arasında yaşayacaklarının çeşitliliği beni çok ürkütüyor.
02.05.2024
Ben mi? Bildiğin gibiyim işte. Normal ben gibiyim, her zamanki ben. Ne olabilir ki her zamanki benim. Tek başıma kulaklığımı takıp gülen insanları izliyorum. Yoldan geçenleri sayıyorum. Yağmur yağar mı diye bulutlara bakıyorum. Parlaklığına dalıp güneşi izliyorum. Tanımadığım insanlara tanıdığım yerlerden bakıyorum. Sohbet ediyorum insanlarla, konuşuyoruz, dertlerini anlatıyorlar, Ben mi? Ben pek konuşmam, genelde dinlerim. Dertli birine karşı nasıl kendi derdimi açabilirim ki, saygısızlıktır. Bana anlatmaya gelmiş birine nasıl kendimi anlatayım. O bilmiyor ki derdimi benim gibi düşünsün. Bilse düşünür müydü onu da bilmiyorum da, neyse senin de derdin var ki okuyorsun. Beni geç, ben... Ben bildiğin gibiyim işte. Normal ben gibiyim, her zamanki ben. Ne olabilir ki her zamanki benim. Tanıdığım insanlara tanımadığım yerlerden bakıyorum.
Reklam
224 syf.
·
Not rated
·
Read in 8 days
Kitabı çok beğendim. Açıkçası herkese tavsiye ederim. 12 liseli arkadaş metroyla okula giderken deprem oluyor ve yer altında mahsur kalıyorlar ve yer altındaki zamanlarını nasıl geçirdiklerini anlatıyorlar. Tabi ki ölenler oluyor son olarak beste ve oğuz adlı karakterimiz kalıyor. Tam kurtarılmaya 1 dakika kala oğuz bestegül'ün dizinde ölüyor. Gerçekten güzel bir hikayeydi ama sonunun hüzünlü bitmesi beni gerçekten üzre hatta ağlattı bile diyebilirim. Tavsiye ederim güzel bir kitap açıkçası. Benim kitaptan çıkarımım şu ne olursa olsun azimli olmamız ve hiç bir zaman umudumuzu kaybetmemiz...
Helin Hira
Helin Hira
Yere Yakın Yıldızlara Uzak
Yere Yakın Yıldızlara Uzak
Emine Tavuz
Emine Tavuz
Yere Yakın Yıldızlara Uzak
Yere Yakın Yıldızlara UzakEmine Tavuz · Epsilon Yayınevi · 201911.2k okunma
Karşılarında oturan kızlara birşeyler anlatıyorlar. Ben anlatmak, filan falan demek istemiyorum. Sonum geldi Olric. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah’tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric
Sayfa 168 - İletişim Sinan Yayınları Üçüncü Bölüm
207 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Her bölüm başında Manuel Çıtak’ın bir fotoğrafı var. Yazar meçhul İbrahim’i arıyor, kişilerle konuşa konuşa İbrahim’in hayatının parçalarını birleştiriyor, böylece bilinmeyenler de açığa çıkıyor. İbrahim’in hayatını anlatan kişiler aslında kendi hayatlarını da anlatıyorlar. Akıcıydı ama diğer kitapları kadar çok sevemedim, ayrıca içindeki küfürler de beni rahatsız etti.
Meçhul
MeçhulGaye Boralıoğlu · İletişim Yayınları · 201547 okunma
Artık yaşamak istemiyorum Olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum. Başım dönüyor Olric. Sabahtan beri hiçbir şey yemediniz efendimiz. Şimdi de içiyorsunuz. Onlar da içiyorlar Olric. Karşılarında oturan kızlara bir şeyler anlatıyorlar. Ben anlatmak, filan falan demek istemiyorum. Sonum geldi Olric. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah’tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric. Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar. İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Ben Karagöz falan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz.
Sayfa 541
Reklam
Oysa ben de ona olan duygularımı kendisine itiraf etmemiştim henüz. Evet, defterlerimin her sayfasına onun adını, adresini yazıyordum durmadan, ama ona beni düşündürmeyen, görünürde etrafımı onunla dolduran fakat onu hayatıma sokamayan bu anlamsız satırlara baktıkça, cesaretim kırılıyordu, çünkü onlar bana, kendilerinden haberi bile olmayan Gilberte'i değil, kendi arzumu anlatıyorlar, bu arzunun tamamen kişisel, gerçekdışı, can sıkıcı ve iktidarsız bir şey olduğunu söylüyorlardı. Gilberte'le bir an önce görüşmemiz ve karşılıklı aşkımızı birbirimize itiraf etmemiz lazımdı; bu itiraf yapılıncaya kadar, aşkımız başlamış sayılamazdı. Hiç şüphe yok ki, benim onu görmek için sabırsızlanmamın çeşitli nedenleri, olgun bir erkeğe o kadar zorlayıcı görünmezdi. Daha ileriki yaşlarda, hazlarımızı üretmek konusunda öyle ustalaşırız ki, bir kadını, benim Gilberte'i düşündüğüm gibi, kafamızdaki görüntünün gerçeğe uygun olup olmadığına aldırmadan düşünmekten aldığımız hazla, onun bizi sevdiğinden emin olmaya ihtiyaç duymaksızın onu sevmenin hazzıyla yetiniriz; hatta daha güzel bir çiçek elde etmek için birçok başka çiçeği feda eden Japon bahçıvanları gibi, söz konusu kadının bize eğilimini daha canlı tutabilmek için, ona olan eğilimimizi kendisine itiraf etmekten duyacağımız hazdan vazgeçtiğimiz olur.
Akış Sevinci
Her arayış hakikat sevgili Cümle kavuşmalar yalan Var olmak zamana karşı yarış ya da bitimsiz bir koşu Sürekli uzaklarla anılan o ezeli yolcunun ardından Bildim, sevinç çiğnediğim yolda bir yakınlık duygusu yalnızca Veya bir yakın temas umudu ve belki de hepsi bu Tuz dökmekmiş yaraya, buymuş diyorlar serencam, ne gam Sana yürüyorum işte, durmak
O zamandan beri kendime gelemedim. Emekli ihtiyarlar gibi herkese ağrılarımdan yakınıyorum. Şakaya getirerek söylüyorum tabii. Herkesle birlikte gülüyorum durumuma. Daha doğrusu, güler gibi yapıyorum. Benimle birlikte oldukları zaman genellikle gülerler. Öyle alıştırmışım. Kimi görsem, seni andık geçen gün: bilsen ne kadar güldük, der. İki yıl önce, birlikte içerken ne demiştin, hatırlıyor musun? diyorlar. Hatırlamıyorum. Onlar hatırlıyor. Tekrar anlatıyorlar. Anlatırken bile dayanamayıp gülüyorlar. Ben gülecek bir şey göremiyorum ortada. Duruma uygun bir söz etmişim: eskimiş, geçmiş. Üstelik böyle aptalca bir söz söylemiş olduğum için utanıyorum. Aklı başında bir insan, beni bu arkadaşlarımdan öğrense kim bilir ne can sıkıcı bulur. Ben de öyle buluyorum. Bana böyle birinden bahsetseler, tanışmak bile istemem. Ciddi konularda karşıma yalçın dağlar gibi çıkan insanlar, gülmeye sıra gelince teslim oluyorlar hemen. Bu işi de bana bırakıyorlar. Sen de bununla teselli et kendini, diyorlar herhalde. Bu ayrıcalığı bana verenler cahil insanlar tabii. Bilgiçler bu mesele üzerinde durmuyorlar bile. Ya da güldürme hevesimi alay konusu yapıyorlar. Dergide herkes bir işle meşgul oluyordu; herkes bir işten anlıyordu; herkes bir işten sorumluydu. Bana da espri uzmanı adını taktılar. Güldürmek isterken gülünç olmak. Ancak benim başıma gelir böyle acıklı durumlar. Beni yanlarında dolaştırdıkları için onlar adına utanıyorum. Gene de gülüyorlar sözlerime. Aptalca buldukları için gülüyorlar elbette. Fakat gülerken sanki öyle değilmiş gibi davranıyorlar.
Sayfa 591Kitabı okudu
447 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.