186. (Resûlüm!) Kullarım sana beni soracak olurlarsa (bilsinler ki) ben, şüphesiz onlara çok yakınım. (İsterse gönlünden geçirsin.) Bana dua edenin duasına icâbet eder (kabul eder)im. O halde onlar da benim davetimi kabul ed(ip bana itaat et)sinler ve bana iman(da sebat) etsinler. Tâ ki bu sayede doğru yola (kurtuluşa) ulaşmış olsunlar. [bk. 25/77]
Sayfa 27 - (Allahu Teâlâ kullarına ilmiyle, rahmetiyle, lütuf ve ihsanıyla çok yakındır; yeter ki kullar emirlerine itaatten uzaklaşmasın, iman ve ameline riyâ, münâfıklık ve şirk karıştırmasın, ihlashi olsunlar. O'nun koyduğu sınırları da murâbit olup korusunl
Doğmamış Çocuğa Mektup
Sevgili çocuğum, Sana yalan söylemeyeceğim; sana hamileyken midem bulanıyor ve bu berbat bir his. Böyle bir durumda insanın ilk tepkisi, içten içe karnındaki çocuğu suçlamak oluyor. Kadınlar bu durumda "Ah, annemi şimdi anladım!", "Annelik!", "Anne olmak ne zormuş. Artık annemin gözümdeki değeri arttı." gibi
Reklam
Çocuklar umarım bizden daha güzel günler görürler. Bilim mutlaka ilerleyecek, her şey elbette eskisinden daha kolay olacak. Geride kalan yıllara baktığımda, zamanla her şeyin daha da kolaylaştığını görebiliyorum Fakat göremeyeceğimiz günlere üzülmemek için çok mantıkli bir sebebimiz ya da tesellimiz var: bilmiyor olmak! O günlerin getirecekleri
Sayfa 136Kitabı okudu
diyenin ağzına kürekle vurulacak cümlelerden vol. 21312321...
Öldüğünde yanında hiçbir şey götüremeyecek olan insanların kendini zengin görmesi, aldım, kazandım, bunların hepsi benim demesi bir kaybetmişlik değil de nedir?
NEFS-İ EMMARE
"...kalp; konuşmaya, sual etmeye, tefekkür etmeye başladığı anda akıl ona tabi olurdu ve sesim çıkamazd benim. Kalp akla tabi olursa o vakit ben hükümran olurdum insana, yalnızca beni dinler, benim emirlerime itaat ederdi. İlla ki aklı tabi olursa kalbine o vakit ben varsam da yok gibiydim. Söylesem de işitmezdi. Zincire vurulmuş bir hükümdar, kendi sarayında esir bir padişah olurdum. Dilsiz bir amir, kör bir kılavuz ne işe yarardı ki? Oysa ben insanın gözünü kör ederdim de bakar ama göremezdi. Kulağını sağır ederdim de işitir ama dinlemezdi ve lal ederdim dilini de bilir lakin söyleyemezdi. Ama kalp galip geldiği vakit akla, ben bunların hiçbirine güç yetiremezdim.
Hem benim rûhuma geldi ki: Senin binler, belki yüzbinler Saidcikler, senin bedeline ders verecek ve konuşacaklar var. İhsân-ı İlâhî ile Risale-i Nur, başka ilimler gibi meşakkatli derslere muhtaç değil. فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ Gavs-ı Geylânî'nin (K.S.) kerâmetkârâne cümlesi, en dehşetli zaman gibi bunda da ayn-ı hakikat olduğu görüldü. Hem a'zamî ihlâsın zedelenmemek için şimdi düşmanlar da, dostlara inkılâb ettiği bir zamanda sohbet etmek, konuşmak; bu dünyada da uhrevî hizmetlerin bir güzel ve fânî meyvelerine vesile olabilir. O vakit; a'zamî ihlâs ki, hiçbir şeye âlet olmayacak. Emirdağ Lâhikası 2
Reklam
1.000 öğeden 481 ile 490 arasındakiler gösteriliyor.