Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yüce Dosta
ayrılış günü yüklemediler bir şey alaca tüylü develere en son o ayrıldı haykırdım tutamadım kendimi uzaklara gitme diye ey benim iki gözüm, canım kesib’e mutlaka uğra yönel lâ’lâ tepesine doğru
Yecüc ve mecüc olayı...
Ne şeytan ne cinler ne de başka bir şey, onların bile bunlardan korktuğu, değişik tür negatif bir varlık türünün; En sonunda bizim boyut kapımızı delmeyi başararak, kendi boyutlarından bizim boyuta geçiş yapmaları ile çok azı müstesna olmak üzre, herkesi ele geçirmeleri olayıdır. Bunlar bizden öncekilerin zamanında da o boyut kapılarını delmeyi
Reklam
HERKES GİDER GÜZERGAHI
Sıkıştım kaldım gecelere, Yollara, taşlara... Trafik ışıklarına, Elimde bilmem kaçıncı sigara. Ben artık yokum, Yolum yordamım kalemim ucunda. Saatlerimin hepsini kapattım,
ALLAHU TEÂLÂ'NIN KULLARINA OLAN RAHMETİ
Allah Subhânehu ve Teâlâ, Rahmân ve Rahîm'dir.O, merhamet edicilerin en merhametlisidir.O'nun rahmeti, her şeyi kuşatmıştır. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: ... ورحمتي وسعت كل شيء[ سورة الأعراف من الآية: ١٥٦] "Rahmetim ise her şeyi (bütün mahlukatı) kuşatmıştır (kaplamıştır)." (A'râf Sûresi: 156) Ebu
Erler ve kekler (gotik halk türküsü)
Şeytan fısıldamış benim kulağıma adımı Cinler kurmuş sünnetimin dağ başında toyunu Şimdi sana bu lanetle yaşamak inadımı Miras verdim canım oğlum baban kazdı kuyunu Ölmekse sen öleceksin iyalinin önünde Kalmaksa sen kalacaksın batan gemide en son İyi günde mükafat yok, ceza var kötü günde Deli gömleğinden beter giydiğin o pantolon Can değildir
-DECCAL-
_İnsan kendi karakterine bakarak Tanrı'yı yaratmıştır. Üstün gördüğü özellikleri Tanrı'da görmek hoşuna gider. İğrenç özelliklerini de Şeytan'a yüklemiştir. _Bir tanrıbilimcinin, dincinin doğru diye duyduğu, yanlış olmak zorundadır: bu bir doğruluk ölçütü neredeyse. Savaş açtığım bu tanrıbilimci içgüdüsüdür: her yerde buldum onun
Reklam
ÂYETÜ’L-KÜRSÎ OKUNAN YERDEN ŞEYTANLAR KAÇAR
Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) anlattı: Benim, bir sepette muhafaza ettiğim hurmalarım vardı. Bir ara bu hurmaların noksanlaştığını fark ettim. Bunu Peygamberimize (s.a.v.) haber verdim, bana: “Yarın takip et, orada bir kedi göreceksin. Ona, ‘Resûlullâh’ın emrine teslim ol!’ dersin” buyurdular. Ertesi sabah orada bir kedi gördüm, ‘Resûlullâh’ın emrine teslim ol!” dediğim gibi bir yaşlı suretine büründü. Onu tutup “Seni, Resûlullâh’a götüreceğim.” dedim. Bana, “Allah için beni bırak, bir daha dönmeyeceğim.” dedi. Onu serbest bıraktım. Peygamber Efendimizin huzuruna vardığımda bana, “Esirini ne yaptın?” buyurdular. Ben de olanları anlatıp serbest bıraktığımı söyledim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “O, yalan söyledi, yine dönecektir.” buyurdular. Ertesi sabah yine onu yakaladım, tekrar “Allah için beni bırak, bir daha dönmem” dedi, yine serbest bıraktım. Peygamber Efendimizin huzurlarına geldiğimde bana yine, “Esirini ne yaptın?” buyurdular, serbest bıraktığımı haber verince “O, yalan söyledi, yine dönecektir” buyurdular. Üçüncü gün de onu yakalayınca dedim ki: “Bu üç oldu, artık seni Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzuruna götüreceğim” deyince, bana, “Sana bir şey öğreteyim de beni salıver. Âyetü’l-Kürsî okunan bir evden, şeytan ve cinler kaçar, gider.” dedi. Ben de onu salıverdim. Resûl-i Ekrem Efendimizin huzuruna gelip bunu naklettiğimde: “O, her ne kadar yalancı ise de bunda doğru söyledi.” buyurdular.
ÂYETÜ’L-KÜRSÎ OKUNAN YERDEN ŞEYTANLAR KAÇAR
Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) anlattı: Benim, bir sepette muhafaza ettiğim hurmalarım vardı. Bir ara bu hurmaların noksanlaştığını fark ettim. Bunu Peygamberimize (s.a.v.) haber verdim, bana: “Yarın takip et, orada bir kedi göreceksin. Ona, ‘Resûlullâh’ın emrine teslim ol!’ dersin” buyurdular. Ertesi sabah orada bir kedi gördüm, ‘Resûlullâh’ın emrine teslim ol!” dediğim gibi bir yaşlı suretine büründü. Onu tutup “Seni, Resûlullâh’a götüreceğim.” dedim. Bana, “Allah için beni bırak, bir daha dönmeyeceğim.” dedi. Onu serbest bıraktım. Peygamber Efendimizin huzuruna vardığımda bana, “Esirini ne yaptın?” buyurdular. Ben de olanları anlatıp serbest bıraktığımı söyledim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “O, yalan söyledi, yine dönecektir.” buyurdular. Ertesi sabah yine onu yakaladım, tekrar “Allah için beni bırak, bir daha dönmem” dedi, yine serbest bıraktım. Peygamber Efendimizin huzurlarına geldiğimde bana yine, “Esirini ne yaptın?” buyurdular, serbest bıraktığımı haber verince “O, yalan söyledi, yine dönecektir” buyurdular. Üçüncü gün de onu yakalayınca dedim ki: “Bu üç oldu, artık seni Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzuruna götüreceğim” deyince, bana, “Sana bir şey öğreteyim de beni salıver. Âyetü’l-Kürsî okunan bir evden, şeytan ve cinler kaçar, gider.” dedi. Ben de onu salıverdim. Resûl-i Ekrem Efendimizin huzuruna gelip bunu naklettiğimde: “O, her ne kadar yalancı ise de bunda doğru söyledi.” buyurdular.
Sütlü Kahve Sever misin?…
Esir bir bacımızın babasının yaşadığı bir olayı inşaallah (aklımda kaldığı kadarıyla) birinci ağızdan anlatacağım... Evlat sahibi Suriyeli bir baba. Oğlu rejim bölgesinden mücahidlerin bölgesine kaçıyor. Kızı ise siyasi şube tarafından tutuklanıyor. Oğlu sürekli babasına mücahidlerin bölgesine çağırıyor. Babası ise: 'kızkardeşini içeriden
Neden alim yetiştiremiyoruz? Prof.Dr. Mehmet Akif Koç’un konuşmasından geniş bir özet sunuyoruz: Hicri ilk üç asırda ne zaman ne gerekmişse ulema onu görmüş ihtiyacı karşılama teşebbüsüne girişmişler. Mesela Hicri dördüncü asırda İbn-i Nedim’in fihristiyle karşılaşıyoruz, daha önce yok. Dört asır boyunca bütün alanlarda ilim kaleme alınmış,
171 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.