Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Varoluşçu psikoterapist Irvin Yalom'a göre anlam bulmak bizim için esastır, çünkü değerlere, ideallere ve amaçlara hep anlam sayesinde kavuşuruz. Bize hayatımız boyunca başvurabileceğimiz bir temel çerçeve sunar, zira soru başta "Hayatın anlamı nedir?" gibi görünse de aslında "Benim hayatımın anlamı nedir?" sorusudur.
Sayfa 154Kitabı okudu
Nusret Bey de benim hayatımda tanıdığım en değerli, en sevimli, en iyi kalpli insanlardan biriydi. Batı felsefesi yanında Batı uygarlık tarihi­ni, klasik müziğini, edebiyatını çok iyi bilirdi.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Felsefeyi seçtim, çünkü lise ikinci sınıfta psikoloji, üçüncü sınıfta Felsefe dersimize gelen bir hoca vardı. Galiba asıl mesleği mu­hasebecilikti ve dışarıdan bu dersleri vermek üzere görevlendirilmişti. İsmini hatırlamıyorum. Bir iki dersten sonra benim bu derslerin konu­ sunu kendisinden daha iyi anlayıp öğrencilere anlatabileceğime karar verdi. Ne de olsa kitaplara, edebiyata, dili kullanmaya alışıktım. Felsefe de ona benzeyen bir şeydi.
Bazen de kanepedeki düşmanlarıma dönerek, "Ah, benim neler hissedip düşünmek kudretinde olduğumu, kültür seviyemi bir bilseniz!" diyordum içimden.
Bana bazen öyle geliyor ki dünyanın en büyük derdi benim içimdeymiş,bazen de geliyor ki hiç gamım kederim yokmuş.
Reklam
İnsanları bize hakaret etmeye zorluyoruz, sonunda kayıtsız kalabildiğimizi fark ediyoruz. Ama eskiden kalma sözcükler de var. Annemiz bize, “ Canlarım. Aşklarım. Mutluluğum. Tapılacak bebeklerim” derdi. Bu sözcükleri hatırlayınca gözlerimiz doluyor. Bu sözcükleri unutmalıyız, çünkü artık kimse bize böyle şeyler söylemiyor, bu sözcüklerin anısı da taşınamayacak kadar ağır. Böylece alıştırmaya başka bir yönden başlıyoruz. Şöyle diyoruz: “Canlarım. Aşklarım. Sizi seviyorum… Sizi hiç terk etmeyeceğim. Yalnızca sizi seveceğim… Her zaman… Sizler benim için hayatsınız…” Tekrarlamaktan sözcükler anlamlarını yitiriyor, içerdikleri acı da dinmeye başlıyor.
Yatağıma uzandım, lambayı söndürdüm ve yine o benim sefil, insanlık dışı yolunda ilerleyerek, gerçeği değiştirmeye, onun kanından, etinden, kemiklerinden soyutlayıp oradan evrensel yasalarla bağ kurmaya başladım; ta ki her ne olmuşsa, gerekli olduğun için olmuştur gibi korkunç sonuca varana kadar. Dahası var, olanlar, evrensel uyum için de yardımcı olmuştur. Ve şu sonuca, şu iğrenç avuntuya ulaştım: Bütün bu olanlar, olması gerekenlerdi ve doğruydu.
Sayfa 281 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Lovecraft'ın kitapları dünyaya ve hayata karşıdır. Korku ve tuhaf edebiyatının bir okuru ve yazarı olarak, Houellebecq'in burada benim de uzun zamandır hissettiğim ama asla ifade edemediğim bir şeyi kaleme aldığını hemen anladım: Tuhafın, korkunun ve doğaüstünün edebiyatı, mevcut haliyle dünyaya ve dünyanın oldurmak istediği gerçekliğe gümbür gümbür bir HAYIR der. Ve -Houellebecq bunu böyle demiyor ama Lovecraft'a olan tüm hayranlığı bunu ilan ediyor, çatılardan haykırıyor- hayal gücü ne kadar büyükse, yazar ile okur arasındaki bağ da o kadar güçlüdür, ayrıca da bu HAYIR capcanlı ve hayli inandırıcı.
Sayfa 15 - Stephen King'in önsözüKitabı okuyor
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı,gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz,yaşayıp gidecektim.Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Reklam
çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim apoletim sırmasız hattâ hiç yok su içsem ağzımın kenarlarından dökerim neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım bilirim
Gönül Penceremden Antalya ~İbrahim ŞAŞMA
"Gökyüzünde özgürce uçan bütün kanatlılara imreniyorum ve kıskanıyorum hatta. Antalya'nın dillere destan güzelliklerini izlemek bir kelebeğin yerine kendimi koyasım var benim. Bir kelebek kanadına karşı, bir kelebeğin ömrü kadar ömrü diyet sayasım var benim. Dakikalarca gökyüzünde süzülerek mavi ile yeşilin kucaklaşmasını farklı bir boyuttan izleme isteği adeta devleşiyor gönlümde. Ne bir kelebek vazgeçiyor kanadından ne de şair yüreğim bu gökyüzündeki Seyr-i Antalya inadından."
Sayfa 8 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Bizans, Osmanlı, saraylar, camiler... Masal gibi. Nasıl desem. Baharatlı bir şehir." "Ama bu, turistlerin gördüğü istanbul, profesör" diye uyardım. "Benim İstanbul'umsa bambaşka. Bu güzellikleri görmeye vaktim olmuyor." "Unutmayın, ben de bu şehirde turist değildim, iki yıl çalıştım." "Ama o zaman farklıydı. Hayat daha kolaydı." Dışarıyı seyretmeyi bırakıp, başını bana çevirdi. Acı acı gülümsedi. "Her çağın kendi zorlukları var ama hiçbiri savaş yıllarıyla karşılaştırılamaz. Umarım hiç savaş görmezsiniz." "inşallah!"
Ne teslimiyet ne de rıza, sadece "bana ne oluyor" ya da "bu benim başıma geliyor olamaz" dedirten gerçeğin sersemleticiliği.
Sayfa 11 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Verilen emanet öylesine kıymetlidi ki, sadece benim sorumluluğuma bırakılabilir miydi? Sonuca baksana! Kaybettim. Emaneti veren o kadar zekiydi ki, her birimizin bunu kaybetme ihtimalinizin olduğunu bilmiyor muydu sanıyorsun? Bazılarımız kaybetti, bazılarımız ise emaneti kendinden bile kıymetli sayıp sahip çıktı. Ben tek başıma bir hiçken, böyle büyük bir emanetin sadece benim sorumluluğuma verilmiş olabileceğine inanmamı mı bekliyorsun benden? Benimle birlikte başka arayanlar da var. Duyuyorum seslerini! Ancak, gözümün görebileceği mesafeden çok uzaktalar. Tek yoldaş sen değilsin! Onların da yanında yüzyıllardır dolaşıp duran yoldaşları var. O yüzden fazla kibirlenme! Kaybettiğini arayan ne tek benim bu dünya da ne de sen teksin birine yoldaş olan...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.