İnsan gönlü kadar büyüktür. Hiçbir insanı küçük göremezsin aşağılatamazsın insanı aşağılatan önce kendisini aşağılatmış demektir. Gurbet elin kahrı zehirden acıdır. İnsanoğlu.. Bir yalnızlık, umutsuzluk içinde bunaldı. Kahroluyordu, yalnızlık ateş gibi. Ağlaya ağlaya düştüm yollara, karışayım boz bulanık sellere, adı sanı duyulmadık illere, gitmeyince gönül yardan ayrılmaz.. Şu yalan dünyaya geldim geleli, tas tas içtim ağuları sağ iken, kahpe felek vermez benim muradım, viran odum mor sümbüllü bağ iken..
Vesselam..
İnsan, hayatından birini bir kez yolcu ettikten sonra, devam eden hayatının içindeki bütün kalanlarının da gidenlerinin ağıdını o yolcu ettiği bir kişiye yakıyor. Pencere dibindeki güvercin ve yavrusunu yolcu ederken de; gönül turnalarını katar katar infaz ederken de... Kimse kimsenin yoluna izin verilmediği sürece kuş koyamaz. Şunu çok iyi biliyorum ki; herkes her şeyi bilerek ve isteyerek yaptı. Yaşamak gibi bir derdim vardı benim, yalansız ve kötülüksüz. Düzenden midir bilmiyorum ama şunu çok iyi anladım ki insanların hayatında olmak için meşrebi geniş ve midesiz olmak gerekmiş. Lakin benim bütün benliğim, daha cümle bile kuramadan reddetti bu durumu. Kırdığın kadar kırılırsın bu hayatta ve kimse suçu dönüp de kendinde aramaz. Herkes kendi kırgınlıklarını bilir, herkes kendi davasını ve acısını en haklı zanneder. Dedim ya hani, yaşamak gibi bir derdim vardı benim. Yaşamak için vakit bulmaya çalışmak gibi bir derdim. Bu vakti benden alanlar da, yollarına konulan kuşların infaz emrini verenler de bir şeyi bana çok iyi öğrettiler. "Herkes her şeyi bir şeylerin yıkılacağını bile bile, dağılacağını bile bile, yollarına infaz edilen kuşların vebalini bile bile, bilerek ve isteyerek yaptı." Vesselam.. -ҡαɓαҡ૮ı
Reklam
"Nasıl anlatacağımı bilemiyorum ama şimdi ve buradanın gerçekten şimdi ve burada olduğunu bir türlü kafama yerleştiremiyorum işte. Ya da benim gerçekten ben olduğumu. Yerli yerine oturmuyor gibi. Hep böyledir zaten. Çok çok daha sonra her şey yerli yerine oturur ancak. Son on yıldır hep böyle oldu..."
Sayfa 170Kitabı okudu
Benim ya da makinenin bulunduğu uzayda bir cisimle karşılaşabilirdim, böyle bir risk vardı. Ama zamanda yüksek bir hızla yol aldığım sürece bunun pek o kadar önemi yoktu: Deyim yerindeyse, seyrelmiştim - karşımda beliren cisimlerin arasındaki boşluklardan buhar gibi süzülüp geçiyordum!
Pervâne baştan aşağı perişan oldu...
Tatlı canını ateşe helal kılmış, hali de perişan bir pervâne vardı. Yüzlerce ateş ve dert içinde olan bir mumu gördü. Sararmış yüzüne kanlı gözyaşı akıyordu. O, büyük bir gayretle bir yiğit misali kararsızca ateşin çevresinde dönerek, muma söyledi: Ey dert ve ateşin esiri! Ne gözyaşı döküp her gece sabaha kadar bir matem tutarsın. Mum güzel güzel gözyaşı saçarak, ağlayıp inleyen pervâneye (şöyle) dedi: Tatlı heyecan benim gücümü tüketti. Ayrılık derdinden dolayı gönlümde kederim var. Kendi Şîrîn' imden uzağım. Ferhâd gibi yârin ayrıldığında tatlı canımı feda ederim. İşte bu kandil, benim her mecliste aradığım yârim içindir.
280 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Birini gerçekten sevmek için, o kişiyi tamamen olduğu haliyle, iyisiyle ve kötüsüyle sevmek gerekirdi." #kitapyorumu Selam Kusursuzca Kusurlu Serisinin dördüncü kitabı #harabesırlar da tıpkı diğer kitaparı gibi bi solukta okundu. Bu serinin sevdiğim bir diğer özelliğine bu. Okuması çok kolay akıcı ve sizi sıkmadan olaylar uzamadan
Harabe Sırlar
Harabe SırlarNeva Altaj · Artemis Yayınları · 2024423 okunma
Reklam
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.