Bu hep böyledir, hep böyleydi ve de hep böyle olacak, muhtemelen bir yerlerde böyle yazılmış. Dahası, insan türünün aptallıkta sınır tanımayan beynine bu böyle zerk edilmiş. Fakat benimkine değil, baylar! Benim beynim hala kendi iradesinin emrinde. Sizinle yola çıkmam baylar! Yakama gamalı haç takmam, sosis sahtekarlığı yapmam, suçsuz hanelerin duvarlarına insan kıçına benzer suratlar resmetmek için karanlıkta kaldırımlarda dolanmam, susmam. Ayrıca bugüne kadar elime kan değil, olsa olsa baskı mürekkebi bulaşmıştır!
Sayfa 50 - Jaguar Yayınları 9.Baskı
İnsan deneyimsizken bir sürü şeye inanıyor, deneyimler onu başka bir şeye inandırıyor sonunda. Ne garip. Hayatı benim aldığım kadar ciddiye almakta kendine karşı bir acımasızlık var. Sana söylemeliyim Simon: Ben hayatı çok ciddiye aldım ve fazlasıyla kutsal saydım; sadece erkeklerin girişmesi gereken bir işe el atarken bir kız olduğumu hiç düşünmedim. Bir kız olduğumu kimse söylemedi bana. Böyle bir sözle gönlümü almadı hiç kimse. Bana bu kadar basit bir söz söylenmesine ihtiyacım olduğunda kimse kaygılanmadı benim için, oysa ilk anda isyan edermiş gibi görünsem bile, dinlerdim bu sözü. Eğer kalpten gelmişse bu söz dinlerdim.
Sayfa 152
Reklam
Tolstoy'un Cevap Mektubu
"... Muhammediliğe, Provoslav (Rusya'da Hıristiyanlığın bir kolu) dininden daha fazla önem vermelerine gelince, ben bütün kalbimle buna katılıyorum. Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedilik, Haça tapmaktan (Hıristiyanlıktan) mukayese edilemeyecek kadar yüksekte duruyor. Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı
… çok doğru. Adamı astrolojiye merak sardırır
Doğruyu söylemek gerekirse, Kumiko'yla evlendiğimden beri insan türüne dahil olmuş ve Güneş Sistemi'nin üçüncü gezegeninde yaşamaya başlamıştım denebilir. Güneş'in çevresinde dönen ve Ay'ın çevresinde döndüğü Dünya'da yaşıyordum. Ben istesem de istemesem de bu, sonsuza dek -ya da en azından, be- nim yaşamım ölçüsünde, bana sonsuz gibi gelecek bir süre böyle sürüp gidecekti. Bunun bilincine, karımın âdet döneminin her yirmi dokuz günde bir, tıpkı Ay'ın evreleri gibi, dönüp geldiğini görmekle varmıştım. Bu dönemi oldukça zahmetli geçiriyordu: başlamasından birkaç gün önce, hep kaygılı, hatta zaman zaman aşırı sinirli oluyor, ortalığı kırıp geçiriyordu. Bu nedenle, dolaylı olarak benim için de önemli bir dönem sayılırdı bu. Ay'ın bu döneminde onu boşuna kaygılandırmamaya özen göstermeliydim. Evleninceye değin, Ay'ın evrelerine hiç dikkat etmemiştim. Ara sıra, başımı kaldırıp gökyüzüne baktığım olurdu gerçi, ama Ay'ın biçimine hiç kafayı takmazdım, oysa ki evlendiğimden beri, onur hangi evrede bulunduğunu her zaman çok iyi bilir oldum.
Sayfa 41 - Doğan KitapKitabı okuyor
Yalnızlık, yalnızlık... Şu dakikada sen, benim için, bir (pansıman), bir (konfor), bir (Ab-ı hayat) gibisin... Fakat biraz sonra, ya zehirlerin zehiri olmaya başlarsan?... Sende böyle bir niyet sezer gibiyim.
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.