Asaletimin pankartını taşırken yakalandığımda
Arsızca sırıttım.
Yarısı yenmiş aklımdan biten gülleri koparıp onlara attım.
Onlar şiir, şiir diye koşup kapıştılar
Bence şiir değillerdi bile, benim bir şiirim hiç olmamıştı
Onlar güldüler bir kere, güldüler bin kere güldüler
Kocam kardeşime mektup yazdı
Bence yapacak diye!
Ne yapacağım diyordum
Ne yapacağım diyerek, durmadan bunu söyleyerek.
Günahlarımı çıkarıp ceplerimi ters yüz etmiştim çoktan.
Dil çıkaran bir cesetmiş diyerek sanki hayat
Kendime karşı büyük taarruzun son gününde
Güneşten bir ışın kılıcı koparıp savaştım.
Benim diyerek, kılıcım zannederek ...
Zorlu bir okuma deneyimi yaşadığım, okurken "Niye daha önce okumadım" diye de kendime sitem ettiğim bir kitap.
Gerçek hikayelerin böylesi bir kurgu ile birleştirilip okura sunulması, siyasi, tarihi, sosyolojik ve psikolojik ögeleri içerisinde barındıran bir anlatım ile çok çok başarılı bir Türk Edebiyatı eseri. Ayrıca çok kıymetli bir dönem romanı.
Biten büyük harp sonrası mağlup duruma düşen Osmanlı Devleti. Savaş gazisi Çolak Salih'in memleketi Akşehir kasabasına dönmesi ile başlıyor hikâye. Şehitlerinin yası, gazilerinin acısı ile savaşın iyice fakirleştirdiği Anadolu'dan mimik bir portre Akşehir.
Yunan'a, Rum'a, Ermeni'ye karşı bir halk direnişi kuvva... İnsanların vatanını, canını, namusunu, malını koruyabilmek için canla başla mücadelesi.
Küçük Ağa'nin Küçük Ağa olma ve vatanı için feda etmek zorunda olduğu geçmişi.
Düzensiz halk birliklerinden düzenli orduya geçme.. Çerkez Etem...
Yeni Türkiye Cumhuriyeti..
Her ne kadar Küçük Ağa ismini taşısa da kitap kitapta pek çok güzel karakter vardı ve ben en çok Çolak Salih'i sevdim.
O günlerin atmosferini anlatan güzel bir kitap. Biraz zorlu bir okuma sunuyor ama ben çok beğendim. Okumak benim için bir zenginlik oldu. Okumadıysanız siz de okuyun derim.
Küçük AğaTarık Buğra · İletişim Yayınları · 201510k okunma
___
...
Ne yapacağım diyordum
Ne yapacağım diyerek, durmadan bunu söyleyerek.
Günahlarımı çıkarıp ceplerimi ters yüz etmiştim çoktan.
Dil çıkaran bir cesetmiş diyerek sanki hayat Kendime karşı büyük taarruzun son gününde
Güneşten bir ışın kılıcı koparıp savaştım.
Benim diyerek, kılıcım zannederek ...
Yarısı yenmiş aklımın
Kalan yarısı çileden çıkmış
Habire tekkeye odun taşıyordu.
Ölür şimdi diyerek. Ölür zannederek.
__
Savaş ve Açlar, büyük bir konunun altında ezilen romanlardan biri!
İnsanların başına gelmiş iki unsuru, savaşı ve açlığı konu edinen roman 1. Dünya Savaşı'nda geçiyor. Osmanlı'nın adım adım girdiği savaşın gölgesinde sıradan insanları acılarını ve 'yaşam umudun' yansıtıyor.
Ancak bunu yaparken 'duygu oluşturmakta' zorlanıyor; kitabın önemli karakterlerinin başına -hayatlarına kaybetmek- dahil kötü bir şey geldiğinde okuyanın iç dünyasında bir dalgalanma oluşmuyor. Sanki beklenen son gelmiş gibi, acılara gark olmak 'kaderimizmiş' gibi bir his veriyor. Bunun yazarken kesinlikle romanın basit bir kadercilik tuzağına düşmüş olduğunu, veya bunu yapan 'öğretici' romanlardan olduğunu söylemek istemiyorum. Ancak yaşanan olayla ile okuyucuda uyanan duygu arasında zıtlık, 'Eh işte böyle oluyor' gibi bir duygumsu vermekten öteye gidemiyor.
Bunun yanı sıra romanda bazı 'büyük olaylar' ya da önemli kişiler hikayenin ortalarında veya sonlarına doğru ortaya çıkıyor. Bu bir roman için çok riskli bir unsurdur, bazı iyi yazarlar -örneğin Yaşar Kemal- bunu sübvanse edebilmiştir romanlarında; ancak aynı şeyi Savaş Açlar için söyleyemeyeceğim. Bu romandaki bazı olaylar hatta karakterler sanki sırf ajitasyon unsurunu arttırması için oradalar ve ajitasyon bittiğinde onlar da bitiyor gibi...
Hasan İzzettin Dinamo'nun yazarlığına laf diyecek hadsizliği yapmam elbette ancak bu roman benim için kusurlarıyla hatırlanan bir eser...
Çuvaldızı kendime batırmam gerekirse, romanın akışında yer yer koptuğum ve değerlendirmemi bu kopmaların gölgesinde yaptığımı itiraf etmem gerekir.
Savaş ve AçlarHasan İzzettin Dinamo · Tekin Yayınevi · 20171,347 okunma
gecenin ortasında aniden uyanıyorum. belki de hiç uyumuyorum. bunun ayrımını yapamayalı uzun zaman oldu. bazen kalbim çarpa çarpa, tebessümle yatakta uzandığım oluyor. bazen ise mimiklerim oynamadan ağladığım.ya çok yaşam sevinciyle doluyor içim, ya da ölümün gelmesini düşlediğim.bakın düzenle değil benim savaşım kendimle. ben nasılım bilmiyorum ve bu çok ağır.