Ben bataklığın üzerinden ben benim diyerek yürüyorum; yapmam gereken o izi takip etmek, bir başkasını kopyalamak değil. Yazmamın da, yaşamamın da tek gerekçesi budur.
Ayak, sabah çiyiyle buluşmakta o kadar çevik değil artık, Kalp, yeni duyguda o kadar hoplayıp zıplamıyor artık, Ve umut, bir kırıldı mı tekrar o kadar hızlı yeşermiyor artık.
Uykuları makineli tüfek sesleriyle henüz bölünmemiş adamlara ve kadınlara gönderelim, bunları cömertçe ve yardımseverce tekrar gözden geçirecekleri, belki de kullanışlı bir şeylere dönüştürecekleri inancıyla. Ve dünyanın karanlık yarısında artık uykuya.
Yani, kadın nedir? Sizi temin ederim ki bilmiyorum. Sizin de bildiğinize inanmıyorum. İnsanlığın yeteneklerine açık bütün sanatlarda ve mesleklerde kendisini ifade edene kadar da kimsenin bilebileceğine inanmıyorum.
Bir yazarın piyanolara ve modellere, Paris’lere, Viyana’lara ve Berlin’lere, efen dilere ve hanımefendilere ihtiyacı yoktur. Yazacak kâğıdın ucuzluğu, tabii ki kadınların diğer mesleklerden önce yazarlıkta başarılı olmalarının bir sebebidir.