Sümerce eklemeli bir dildir; Hint-Avrupa ya da Sami dilleri gibi bükünlü değildir... Sümerce bu nedenle Türkçe ve Macarca gibi eklemeli dillerle ve bazı Kafkas dilleriyle büyük benzerlikler gösterir. Ne var ki, sözcük dağarcığı, dilbilgisi ve sözdizimi bakımından Sümerce hala tektir ve gerek yaşayan gerekse ölü başka hiçbir dille akraba değildir.
Rigveda dinin ve mitolojinin başlangıcıdır.
Bu başlangıcın kökleri yaklaşık olarak MÖ 1500'lerde bugün Türkmenistan adı verilen bölgede yaşayan beyaz tenli ve kendilerine Ari adını veren insanların Pencab tarafından Hindistan topraklarına girmeye başladıkları zamana dayanır. Birçok kolun ayrıldığı bilim adamlarının ortak fikridir. Örneğin İran'a, Hazar Denizi'nin kuzeyinden Avrupa 'ya, hatta Anadolu'ya göçler olduğu genel kabul gören düşüncelerdir. Bu durum zamanla "Hint Avrupa" denilen olguyu ortaya çıkarmıştır. Birbirinden uzakta yaşayan toplulukların konuştukları dillerde, yaşam tarzlarında, kültürlerinde birtakım benzerlikler olmasının nedeni bu olsa gerektir.
I. Basım, Nisan 2018 Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Pratik zekâyla analiz becerisi arasındaki fark, hayal gücü arasındaki farktan büyüktür, ancak benzerlikler içerir. Yine de pratik zekâlıların romantik, analistlerin ise gerçek yaratıcılar olarak üstün imgelem gücüne sahip insanlar oldukları görülür.
Sayfa 10 - Ren YayınlarıKitabı okudu
Aşkla ölüm arasındaki en büyük benzerlik, her zaman sözü edilen muğlak benzerlikler değil, her ikisinin de bizi gerçekliğini kavrayamamaktan, elimizden kaçırmaktan korktuğumuz kişiliğin sırrını daha derinlemesine sorgulamaya itmeleridir.
Sayfa 289 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Tüm Türki dillere dair uluslararası akademik bir araştırma Azeri, Türkçe ve Türkmen lehçeleri arasında birçok yakın benzerlikler olduğunu göstermekte, Türkmenlerin Orta Asya'dan daha önce bilinmedikleri İran'a ve buradan da Kafkasya'dan Küçük Asya ve daha ötesine tarihsel göçünü yansıtmaktadır.
Sayfa 346 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Bütün gün yanından ayrılmadım hiç, gece boyunca da. Ertesi sabah alıp götürmek için geldiler, bir kamyonla. Nevers o gece kurtulmuştu düşmandan. Saint-Etienne Kilisesi'nin çanları çalıyor... çalıyordu... Gövdesi yavaş yavaş soğudu altımda. Ah! Ne uzun sürmüştü ölmesi. Ne zaman mı? Tam olarak bilmiyorum. Üstüne uzanmıştım... evet... öldüğü ânı hatırlayamıyorum, çünkü... çünkü o anda bile, hatta daha sonra bile, evet, daha sonra bile diyebilirim ki, en ufak bir fark bulamıyordum bu ölü gövdeyle kendiminki arasında... Yalnız benzerlikler bulabiliyordum... Bağıran benzerlikler, anlıyor musun? İlk aşkımdı benim... (bağırarak).
Reklam
Olamaz” dedim, “yoksa aynı hastayı mı tedavi ediyoruz?” Birbirimize isim söylemedik ama hastanın görünümünü tarif ettik. Benzerlikler tesadüf olacak gibi değildi. “İşe bak ya!” dedi Charlie. “Aynı kişi resmen.” Kulaklarıma inanamıyordum. Brenda beni başka bir psikiyatrist ile “aldatıyordu”. Herhangi bir psikiyatristle de değil, yakın dostum Charlie’yle.
Üstelik şiirle aşk ilanı arasındaki benzerlikler bilinmektedir. İki durumda da dilin sırtına yüklenen büyük bir risk vardır. Yaşamda etkileri gerçekten sonsuz olabilecek bir söz söylemektir söz konusu olan. Şiirin arzusu da budur. En basit sözcükler neredeyse katlanılmaz bir yoğunluk kazanır. Aşkı ilan etmek olay-karşılaşmadan bir gerçekliğin kurulması işine geçilmesi demektir. Karşılaşmanın rastlantısını bir başlangıç halinde sabitlemek demektir. Çoğunlukla orada başlayan şey öyle çok yenilikle ve dünya deneyimiyle dolu olur ki geriye bakıldığında, artık başlangıçta olduğu gibi olumsal ve rastlantısal gözükmez hiç, bir zorunluluk halini alır. Rastlantı böyle sabitlenir: Tanımadığım biriyle karşılaşmanın saltık olumsallığı bir yazgı havası kazanır. Aşk ilanı, rastlantıdan yazgıya geçiştir; bu yüzden onca tehlikeli, onca korkutucudur. Ne var ki aşk ilanı ille bir kez yapılmaz; uzun sürebilir; dağınık, karışık, karmaşık olabilir; birkaç kez ilan edilebilir; ileride pek çok kez dile getirilebilir. O rastlantının sabitlendiği andır. Kendi kendinize şöyle dersiniz o anda: Orada, o karşılaşmada olup biten şeyi, o karşılaşmanın bölümlerini başkasına söyleyeceğim. En azından benim için üstüme sorumluluk yükleyen bir şeyin gerçekleştiğini ona ilan edeceğim: Seni seviyorum.
Sayfa 40
"Oidipus'un hikayesiyle Sührab'ın hikayesi arasında şaşıtıcı benzerlikler vardı. Ama her şeyden önce bir de farklılık vardı: Oidipus babasını öldürüyor; Sührab ise babası tarafından öldürülüyordu. Birinde oğul baba katili, diğerinde baba oğul katiliydi."
Sayfa 111Kitabı okudu
"Benim bir teorime göre, bireyler gelişimleri sırasında atalarına benzerlikler gösterirler. Bu yüzden doğruya ya da yanlışa sapma, bazı durumlarda tamamen atalarının çizgisinden gider. Kişi böylece kendi aile geçmişini temsil eder."
Sayfa 34 - Martı yayınıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.