...Şimdilik, ters yönlere gidiyoruz. Ama er geç yeniden buluşacağımızdan kuşkum yok. Her şey sonunda çözülür, her şey bağlanır. Dokuz daire, dokuz gezegen. Dokuz beyzbolcu. Dokuz yaşamımız. Düşün bir. Benzerlikler, çakışmalar sonsuz...
Bu başlangıcın kökleri yaklaşık olarak MÖ 1500'lerde bugün Türkmenistan adı verilen bölgede yaşayan beyaz tenli ve kendilerine Ari adını veren insanların Pencab tarafından Hindistan topraklarına girmeye başladıkları zamana dayanır. birçok kolun ayrıldıı bilim adamlarının ortak fikridir. Örneğin İran'a, Hazar Denizi'nin kuzeyinden
Aşkla ölüm arasındaki en büyük benzerlik, her zaman sözü edilen muğlak benzerlikler değil, her ikisinin de bizi, gerçekliğini kavrayamamaktan, elimizden kaçırmaktan korktuğumuz kişiliğin sırrını daha derinlemesine sorgulamaya itmeleridir.
"Tarih bir tekerrürdür"
sözünü duymuşsunuzdur, tarih kimi zaman kendini yineler,uzak geçmişin kimi olayları yakın geçmişte ya da günümüzde bir daha görülür ya da bu tarih bu olayları arasında benzerlikler göze çarpar..
Kendi kendimizi oturttuğumuz bu yere öylesine tapınıyoruz ki öteki türlerin yeteneklerine ilişkin, sözüm ona, araştırmalar ve kendimizle bütün o aşağı yaşam biçimleri arasında benzerlikler bulma çabalarımız esnasında dahi o bir numaralı yerimizi pekiştirme peşinde koşuyoruz.
(...) o kadar öne çıkmayan bir diğer olgu, maddenin farklı varoluş biçimleriyle kurulan yakınlığın başlattığı imgelem etkinliğinin önemidir. Bir çakmaktaşını işler veya ilkel bir iğneyle çalışırken, hayvan postlarını veya tahta parçalarını birbirine eklerken, bir olta iğnesi veya ok temreni hazırlarken, kilden bir heykelciği yoğururken, imgelem, gerçekliğin farklı düzeyleri arasında beklenmedik benzerlikler ortaya çıkarır; aletler ve nesneler sayısız simgesellik yüklenir, çalışma dünyası _zanaatkarın dikkatine uzun saatler boyunca el koyan küçük evren_ anlam bakımından zengin, gizemli ve kutsal bir merkez haline gelir.
biraz mısır olmak fena fikir değil_ arpa da olurKitabı okudu
Her birimizde, hiç durmadan gelişen ve ancak hayatın büyük altüst oluşlarında sarsılan zekâmız, alışkanlıklarımız ve kişiliğimiz konusunda benzerlikler vardır.