Beynin Çatı Katını Keşfetmek: Yaratıcılığın ve Hayal Gücünün Değeri Genç bir avukat olan John Hector McFarlane, bir sabah gözünü açıyor ve bütün dünyasını altüst olmuş halde buluyor. Bir gecede, yerel bir inşaatçının cinayetinde baş şüpheliye dönüşmüş. Aleyhindeki deliller o kadar kuvvetli ki, yaka paça Scotland Yard'a götürülmeden önce bir an
224 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Kerime, yeni bir Yaprak Dökümü.. Kitabın arka kapağında yazan bu benzetme çok yerinde olmuş. Bir ailenin nasıl parçalandığına şahit oluyoruz bu kitapta. Çoklu karakter anlatımının yanında asıl karakterimiz Kerime olsa da bu çok belli edilememiş bence. Karakterlerin birbirine bağlanması konusunda da çok başarılı olunamamış kanaatimce. 1932-1950 yıllarında, ezanın Türkçe okunduğu dönemde geçiyor roman. Aile bireylerinin vermiş olduğu yanlış kararlar ve hazin sonuçlar okucuya sunulmuş. Kitapta o dönemin siyasi tartışmaları ve günümüzde dahi devam eden istismar konuları ele alınmış. Her ne kadar kitapta acıklı konular ağırlıklı olsa da okucuya duygu aktarımında bir sorun olduğunu düşünmekteyim. Okurken kendimi acıklı sahnelerin içinde bulamadım, karakterlerin hissetiği acıyı hissedemedim açıkçası.
Kerime
KerimeBahadır Yenişehirlioğlu · Timaş Yayınları · 2019768 okunma
Reklam
152 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 hours
Bir Martının gözünden bu kitabı okumak çok keyif vericiydi. Güzel ve yerinde bitti. Aslında hepimizin içinde bir Martı Jonathan Livingston var. Öğrenmenin özgürleştirdiğini anlatan bir hikaye olmuş bence. “ Hayır. Öğrenecek bir şey var ama bunun ne olduğunu bilmiyorum. Hak etmiyorsam milyonlarca çakıl taşı bile beni kutsal yapamaz ve diğer martıların benim hakkımda ne düşündüğünü umursamıyorum.” Atatürk benzetmesi yapanlar olmuş, gerçekten iyi yerden yakalanmış bir benzetme. Martı Jonathan’ında kendisinin değil fikirlerinin yaşatılmasını istiyordu. Sorunda bu değilmiydi zaten. Bu akşam yemekte arkadaşımla sohbet ediyorduk. Üniversitedeki hocalarımızın her şey hakkında bir bilgisi olduğunu ve bu bilgileri dün öğrenmiş kadar iyi hatırlamaları bizi sorgulattı. 15 yıl önce bir derste öğrendiği konuyla ilgili yapılan yorumu ayrıntılarıyla aktarması ilk başta gözümüzde o hocayı ilah yaptı ama sonra belkide kafadan atıyordur dedik. Bilmediğimiz için ne derlerse inanıyoruz yorumu yaptı arkadaşım. Gerçekten öyle değil mi? Bilmeyene öğrendiği her şey mantıklı geliyor. Hayvan Çiftliğinde de bu durum böyleydi. Martı Jonathan içinse Öğrendiği her şey ona özgürlüğüyle geldi. Bilmeye, öğrenmeye ve özgürlüğe..
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201967.7k okunma
Zihne Yerleşen Öğreti
Sadakati ve içtenliği her şeyin önünde tut. Arkadaşlarını uygun kişiler arasından seç. Yaptığın hataları düzeltmekten çekinme. Konfüçyus ahlâkında sadakat, çok önemlidir. İnsani eylemi belirleyen en önemli erdemdir dense yeridir. Yapılan hatalar onlardan öğrenilmesi durumunda kişiye yararı vardır. Önemli olan, kişinin yanlışlarını irdeleyip doğru olanı görmesidir. Konfüçyüs'te her şey yerli yerinde ve kavramlar iç içedir. Örneğin sadakati belirleyen erdemdir; ama erdemi belirleyen de sadakattir. Erdemi oluşturan bir başka öğe, bağlılıktır. Konfüçyüs, ana babaya bağlılıktan çok fazla söz eder. Ondaki ana babaya bağlılık ilişkilerin erdeminden ve koşulsuzluğundan geçer. Konfüçyüs'te düzen, doğruya gitmenin ve her şeyin yolunda gitmesinin bir sonucudur. Her şeyin bir düzeni vardır. Dolayısıyla düzen içinde yapılan her eylem değer kazanabilir. Örneğin tören içinde düzen varsa törendeki her şey yolunda gider. Konfüçyüs 'e göre ahlâklı insan, diğer insanlardan üstündür. O, üst insandır. Üst insan, karnını tıka basa yemekten uzak, aç gözlü olmayan birisidir. O, doğasına esir düşmüş, duyguların tutsağı olmuş insanlara benzemez. Tam tersine, duygularına hükmedebilir. Konfüçyüs, insanları o kadar çok önemser ki şöyle der: "İnsanların beni tanımamaları bana üzüntü vermez. Benim onları tanıyamamam üzüntü verir bana." Kung Usta, insanları çıkar ilişkisinden uzak tutmaya çalışır. Ona göre insanların büyüklüğü ya da küçüklüğü, adaleti kavramış olup olmamalarına bağlıdır. "Büyük insanlar adaletten, küçük insanlar çıkardan anlar." der.
520 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
*dizlerimin üstünde sürünerek de olsa*
ORAYA GİDECEĞİM. Bet, bana kitabın henüz başındayken Martin’i fazla sevmememi söylemiştin, fakat zaten bunu sağlayan pek çok şey oldu. Sanırım ilk kez uzun uzadıya kitap inceliyorum, amacım eleştiri yapmak değil ha. Eleştirmenlerden en az Martin kadar nefret ediyorum zira dünyanın her yerinde “Fani” gibi birçok eserin eleştiri bataklığında
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392.8k okunma
172 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Yaşadığımız dünyadaki adaletsizliği, günahları, kötülüğü dibine kadar yansıtan bir yapıt olmuş. Dünyamızı otomatik bir şekilde işleyen ve içeriden çürüyen bir portakala benzetmesi çok marjinal ve yerinde bir benzetme, bu sistem insanları birer makinaya dönüştürdüğü kötülerin kendi seçimleri üzerine işledikleri günahları dünyamızı içeriden çürüttüğü ve adaletin olmadığı gerçeğiyle yüz yüze kaldım. Kitabı başından sonuna kadar öfke ve merak içerisinde okudum. Elime aldığımla bitmesi bir oldu sürükleyicilik bakımından çok iyi.
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200993k okunma
Reklam
71 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.