Ben yalnızlığı ne sanmıştım bu keresinde
Hasan Ali Toptaş ile İtalyan Kültür Merkezi'nde bir söyleşide tanışma ve onu dinleme fırsatı buldum. Heba kitabı İtalyanca'ya çevrilmiş ve bunun sonrasında bir buluşma düzenleme fikri ile bir araya gelmişler. Söyleşide kitabını çeviren çevirmen ile birlikte bulunuyordu. Şimdi yazdıklarım da aslında bir
Lermontov'un Peçorin'i bir karakterin bu kadar etkin ve baskılı olması okurda mutlaka hafızalara kazınacak keskinlikte iz bırakan zamanın bir kahramanı. Peçorin'in mükemmelliyetçi tavrı, düşüncesi ve buna göre hareketleri bununla birlikte gerçekçiliği insanda hayranlık uyandıracak derecesinde kusursuz. Hem kitap için hem Peçorin için binlerce anlatım yakıştırma benzetme yapılabilir ve uzun uzun konuşulabilir çünkü Lermontov'un bu eseri dönemin çok ötesinde olduğunun en büyük kanıtıdır. Kült olmuş bir şaheser.
“Ve şimdi,” diye sözüme devam ettim, “doğamızdaki (yaradılışımızdaki) eğitilmişlik ve eğitilmemişlik hali arasındaki farkı aşağıdaki olaylara bakarak benzetme (eğretileme) halinde
kavramaya çalış.
İnsanları yerin altındaki, mağaraya benzer bir mekânın içinde kafanda ve gözünde canlandır; bu mekânın, ışığın geldiği yönde, mağaranın kendisi
"“Musluk tamir etmek gibi,” diye benzetme yaptım, bir hayat arkadaşı aramak ve bulmak için böyle basit bir bakış açısı olabileceğini daha önce hiç düşünmemiştim.
"
Laplanche ve Pontalis şöyle der:
Fantasmalar, arzunun halüsinasyonlar aracılığıyla doyuma ulaştığı yöntemlerden biridir... fantasmalar, sembolik düzeyde
şeylerdir ve temaları aracılığıyla mitler gibi, kişinin temel sorunlarına bir çözüm getirdiklerini ileri sürerler.
Arzunun sinemayla ilişkisini gösterebilecek daha güzel bir
benzetme olamaz. Arzunun, halüsinasyonlar aracılığıyla doyuma ulaştığı daha kusursuz bir sanat bulabilmek herhalde şimdilik imkânsızdır.