Anneannem sehpanın yanındaki koltukta oturuyordu. Ufak tefek ve dimdikti. Sağ işaret parmağında bir dikiş yüksüğü vardı, kimi zaman cilalı sehpanın üzerine yüksüğüyle vurarak söylediği bir sözcüğü vurguluyordu. Her zamanki gibi karalar içindeydi, ak yakasında da bir broş vardı. Gündelik önlüğü mavi üzerine beyaz çizgiliydi, gür ak saçları güneş ışığı huzmesinde parlıyordu. Bir kış günüydü, sobadaki ateş gürüldüyordu ve pencereler buz çiçekleriyle süslenmişti. Cam fanusun içindeki saat oniki kez sert sert vurdu, çoban kızı, çobanı için dansetti. Girişteki sundurmanın önünden bir kızak çanlarını çıngırdatarak geçti, koşum hayvanları kaldırım taşlarına süründü, ağır toynak sesleri yankılandı.