Yürek burkan bir dramatik polisiye Cenk Çalışır'ın son kitabı Beria.
Suriye iç savaşından kaçan ve kaçak yollardan Avrupa ülkelerine geçmeye çalışırken kaybettiği kızı Beria'yi bulmaya çalışan Aişe ile hayatına son verme noktasındaki komiser Harun'un hikayesi... Aylan bebeğin o trajik fotoğrafı gözünüzün önünde okunan sayfalar...
Üç dört farklı öykünün birarada ilerlediği finalinde birleşerek çözüme ulaştığı tempolu ve kolay okunan güzel bir kurgu. Ters köşeleri, katil kim gerilimi vb olmayan dramatik bir metin bu. Okuyucusunu üzen, düşündüren, derin bir iç çekisle kapağı kapatılan bu güzel kitap yazdığı diğer kitapları da alıp okumak üzere takip listesine alacağınız yazarla tanışma vesilesi ayrıca.
“Yasak meyveyi yediği için cennetten kovulan Havva ile Adem’in çocuklarıyız. Gezegendeki varlık nedenimiz suç.”
“Bu sözlerin sahibi bir yazar olunca, eserlerinin polisiye türünde olması kaçınılmaz elbet.”
Sergey Bagapş "Bağımsız devlet kurma isteği bazı kişilerin kaprisi değildir, bir bütün halkın isteğidir. Abhazya, bağımsız devlet yapısına sahip bunulunuyordu. Stalin ve Beria Yönetimi 1931 yılında Abhazya'yı Gürcistan'a "otonom cumhuriyet" yapısı ile bağladı. Eğer, uluslararası toplum yöneticileri, Stalin ve Beria'nın almış oldukları kararları onaylıyor iseler, uluslararası toplum için üzüntü duyarım" vurgulamasında bulundu.
SOLCU FOYASI
Solcuların bir kısmı ve iyi niyetlileri büyük bir hayal içinde avunarak, hayal içinde kaybolan her insan gibi acı gerçekleri göremez oluyor. Tarihin şu devresinde yahut Batının falan ülkesinde “şöyle olmuştu” diyerek bizde de aynı şeyin tekrarlanacağına inanıyor. Aydın kişi olmak, hatta bilgin veya profesör olmak aldanmaya ve
Sovyetler'in Türkiye'deki gizli ajandasının ilk ayağını, yasa dışı Türkiye Komünist Partisi'nin hücreleri üzerinden topluma sızma oluşturuyordu. Sovyet istihbarat örgütü NKVD'nin başkanı Lavrenti Beria, Türkiye'deki azınlık ve etnik grupları kullanmak için oldukça iştahlıydı. Beria, Kürtleri Türkiye'nin yumuşak karnına doğrultulmuş bir hançer olarak görüyor ve Ermenistan Sosyalist Cumhuriyeti'nin Türkiye'nin doğusunda "kurtarılmış bölgeler" yaratmasını planlıyordu. 1946'nın ilk aylarında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye iletilen gizli bir rapora göre Ankara, savaş döneminde Sovyetler'in doğuda bir Kürt ayaklanması çıkartmayı planladığından haberdardı.
Lisede Sophokles okuduk, klasik Türk sanat
musikisine sövmeyi, Divan şiirini hor görmeyi.
buna karşılık devletin yayınladığı kötü çevrilmiş batı klasiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik. Sanki Sinan, Leonardo'dan önemsiz; Mevlâna, Dante'den küçüktü: Itrî ise Bach'ın eline su dökemezdi. Aslında kültür emperyalizminin ilmiğini kendi elimizle boynumuza geçiriyorduk. Ulusal bileşim arama yerine hazır bileşimleri aktarmak hastalığımız tepmişti, o kadar ki 2.Dünya Savaşı sonrasında batılı emperyalizmin örgütlü politikasını uygulamaya kendiliğimizden talip olduk. Stalin ve Beria da, haksız ve ahmakça istekleriyle bunu kolaylaştırdılar.