Berkan Aydın

Berkan Aydın
@berkanaydin94
Bilgisayar Mühendisi
Bursa
4 December
30 reader point
Joined on February 2019
Sayısız insan, sessiz bir ümitsizliğin hakim olduğu hayatlar sürüyor. ~Henry David Thoreau
Reklam
Mutluluğa giden tek bir yol vardır; o da hakkında hiçbir şey yapamayacağınız olaylar için endişelenmemek.
"Kötü sözlerin ya da davranışların hiçbiri aslında kötü değildir, onları kötü yapan sizin onları nasıl anladığınız ve yargıladığınızdır. Yani kendinizi aslında kendi düşüncenizin sinirlendirdiğinin farkına varın. Düşüncelerinizin sizi alıp sürüklemesine izin vermeyin. Tepkilerinizi yavaşlatmayı ve geciktirmeyi bir kez öğrenirseniz bu alışkanlık haline gelir ve hep öyle yaparsınız.

Reader Follow Recommendations

See All
"Sizin ruhunuzu aydınlatacak insanlarla arkadaşlık edin. Başkalarının görüşleri, sıkıntıları bulaşıcı olabilir. Onların üretken olmayan, olumsuz bakış açılarını kabullenerek kendinize kötülük yapmayın."
"Bazı şeyler bizim kontrolümüzdedir ve bazı şeyler de değil. Kontrolümüz altında olanlar fikirlerimiz, arzularımız, nefretimiz, isteklerimiz ve tek bir kelimeyle söylenecek olursa bizim yaptıklarımızdır. Kontrolümüz altında olmayanlar ise bedenimiz, varlıklarımız, ünümüz, sahip olduklarımız ve tek bir kelimeyle söylenecek olursa yapmadıklarımızdır... Eğer bunlardan hangisinin size ait olduğunu bilirseniz hiçbir zaman zor durumda kalmazsınız, hiç kimseyi yargılamazsınız ve yaptığınız her şeyi gönülden yaparsınız. Tek bir düşmanınız olmaz, kimse sizi incitemez, çünkü tüm bunlara karşı sizi koruyan bir kalkanınız olur."
Reklam
"Birinin yanlış yaptığını düşündüğün şeylere hemen karar verme. Önce onu neden öyle yaptığını anlamaya çalış."
"Bir yerde yaşıyorken eskiden yaşadığın başka bir yerde olmanın hayalini kurma. Orada yaşadığın zevkleri, güzellikleri düşünme. Nerede yaşıyorsan oranın güzelliklerine bak, orada nasıl yaşanır onu anlamaya bak."
Bu bir "carpe diem" düşüncesi değil
"Anı yaşa. Detaylarına dikkat et. Karşındaki kişiye cevap ver, o an yapman gerekenleri yap ve karşılaştığın zorluklarla mücadele et. Kaçma. Gerçekten yaşamak zamanıdır: İçinde olduğun anı tam olarak yaşamak zamanı."
Seni bilirim ben, küçük adam! Rastlantıyla savcı olsan, görevini adaleti korumak olarak görmezsin, aksine, daha çabuk başsavcı olmak için, bir "hukuk olayı" ararsın. Senin üstündeki küçük savcılar bunu beklerler. Sokrates ile de aynı şeyi yaptılar. Ama sen tarihten hiçbir zaman ders almazsın: Sen Sokrates'i katlettin, işte bu yüzden hâlâ çirkefe batmışsın. Evet, Sokrates'i katlettiğin ve bundan hâlâ haberin olmadığı için! Onu, senin iyi ahlakını bozmak suçundan yargıladın. O ama hâlâ bozuyor, zavallı, küçük adam. Sen onun bedenini katlettin, ama fikrini değil. Katle devam ediyorsun, huzur ve düzen adına; ama alçakça katlediyorsun, arkadan sinsice!
Artık büyük adamı yalnızlığa ittikten sonra, ona ne yaptığımı unuttun. Hemen yeni bir saçmalık konuştun, yeni bir alçaklık yaptın, onu tekrar derinden yaraladın. Sen unutursun. Ama büyük insanın özelliğindendir unutmamak, kin gütmemek, ama senin niçin böyle bayağı davrandığını anlamaya çalışmak. Bu da senin için yabancı, biliyorum. Ama inan bana: İstersen, yüz kez, bin kez, milyon kez acı ver, onulmaz yaralar aç, yaptığın adi kötülüğün ardından o an ne yaptığını bilmesen de, büyük insan, yaptığın kötülüklerin vicdan azabını senin yerine çeker, bunlar büyük şeyler olduğu için değil, tersine küçüklükler olduğu için. Kavramak istiyor, hangi içgüdüler seni dürtüyor, seni hayal kırıklığına uğratınca, eşini karalamaya, kötü niyetli komşunun hoşuna gitmiyor diye, çocuğuna eziyet etmeye, arkadaşını aldatmaya, iyi yürekliyle alay edip onu sömürmeye, kamçı karşısında iki büklüm olmaya, verilen yerde almaya, talep edilen yerde vermeye, ama sevgiyle verilen yerde hiç vermemeye; düşene ya da düşmek üzere olana bir tekme de sen vurmaya; doğrunun söyleneceği yerde yalan söylemeye ve yalanı değil de doğruyu kovuşturmaya. Sen kendini hep kovuşturanların safında buluyorsun, küçük adam.
Reklam
Gerçekten büyük özgürlük düşünürlerinin, 100 yılda düşündükleri ve çektikleri acı, beş yıl bile olmadan mahvedildi. Senin çevrendeki küçük adamlar öyleyse süreci kısaltıyorlar: Bu süreci daha açıktan, daha zalim işletiyorlar. Evet, sana açıktan, senin ve yaşamının, çocuklarının ve ailenin kıymeti harbiyesi yok diyorlar; senin ahmak ve bağımlı olduğunu, seninle istediklerini yapabileceklerini, söylüyorlar. Sana kişisel özgürlüğü değil, milli özgürlüğü vaat ediyorlar. Sana insanın öz saygınlığını değil, devletin saygınlığını vaat ediyorlar; kişilik büyüklüğünü değil, milli büyüklüğü. “Kişisel özgürlük" ve "büyüklük" senin için yabancı, karanlık sözler olduğu için, oysa "milli büyüklük" ve "devletin çıkarları", kemik köpeğin ağzını nasıl sulandırıyorsa, senin iştahını arttırdığı için, onları alkışlıyorsun.
Gerçek büyük adamdan bir tek farkın var: Büyük adam da, bir zamanlar ufacık bir adamdı, yalnızca bir tek önemli özellik geliştirdi: Nerede küçük ve dar düşünüp hareket ettiğini, kavramayı bildi. İçinden gelen bir görevin baskısı altında, küçüklüğünün ve darkafalılığının, mutluluğunu tehdit ettiğini, hep daha iyi sezmeyi öğrendi. Demek büyük adam, nasıl ve ne zaman küçük bir adam olduğunu biliyor. Küçük adam, küçük olduğunu bilmiyor ve bunu bilmekten korkuyor. Küçüklüğünü ve darlığını, hayali güçle ve büyüklükle örtüyor, yabancı güçle ve büyüklükle. O büyük generalleriyle gurur duyuyor, ama kendisiyle değil. Kendisinin olmayan düşüncelere hayran, ama kendininkine değil. Bir şeyi ne denli az kavrıyorsa, o denli sıkı inanıyor ona. Ve kolaylıkla kavrayabildiği düşüncelerin doğruluğuna inanmıyor.
Egemenlerin, “küçük adam için iktidar" talep etmesine aldırmıyorsun. Oysa kendin dilsizsin. Seni temsil etsinler diye, egemenleri daha fazla iktidarla ya da acizleri kötü niyetle donatıyorsun. Her defasında aldatıldığının, çok geç farkına varıyorsun.
Her doktor, her ayakkabıcı, mekanisyen ya da eğitimci, işini görüp, ekmeğini kazanmak istiyorsa, kendi eksiklerini bilmek zorundadır. Sen onyıllardan bu yana, dünyanın yönetimine geçmeye hazırlanıyorsun. Şu andan itibaren insanlığın geleceği senin düşünmene, senin eylemine bağlı. Ama öğretmenlerin ve efendilerin, senin gerçekte nasıl düşündüğünü, nasıl olduğunu sana söylemiyorlar; kimse, kendi yazgının yönlendiricisi olarak seni donatacak ve sağlam durmanı sağlayacak bir tek eleştiriyi bile sana yöneltmeye cüret etmiyor. Sen, yalnızca bir anlamda "özgür"sün: Yaşamını kendinin yönlendirmesi için gerekli eğitimden azade, özeleştiriden azade!
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.