Kendisine söylenenleri son derecede rahat bir dinleyiş tarzı vardı. Bununla beraber araya garip bir
mesafe koymasını da biliyordu. Bu mesafe, yalnız yaptığı işlerden veya mevkiinden gelmiyordu,
Mustafa Kemal'liğinden geliyordu.
Mütareke yıllarında Ermeni meselesi dolayısıyla Erzurum'a gelmiş olan Amerikan heyetine o zamanın
Belediye Reisi Zâkir Beyin verdiği cevabı kim hatırlamaz? Tercümana:
"- Dilmaç, bana bak, bu beyler uzun boylu anlatıyorlar. Ben kısa bir misalle Erzurum'da ekseriyet
kimlerde idi, Generale anlatayım." diyerek heyeti oturdukları evin penceresine götürmüş,
"- Bakın, demiş, şurada bütün şehri saran bir taşlık var. Onun da ortasında yirmide biri kadar duvarla
çevrilmiş bir yer var. O büyük taşlık Müslüman mezarlığı, o küçüğü de Ermeni mezarlığıdır: bunlar
kendi ölülerini yemediler ya!"
Erzurum'da Türklerin daima ezici bir çokluk hâlinde yaşadıkları bin türlü şekilde gösterilebilirdi.
Zâkir Beyin hazır cevaplılığı bunların en kısasını, itiraza yer bırakmayanını bulmuştu.
Yani gerçekleri okumuyoruz. Şehir efsaneleri daha çok ilgi çekiyor.
Kaldı ki, beş bin yıl öncesinden,Mezopotamya tarihinden bahsetmiyoruz. Yalnızca yüz yıl öncesine ait bu konuda bile yarı cahil adamların yorumları başta gidiyor.