Zamansız hatırladığım bir anı.
Sağlık meslek lisesindeyken Hami isminde bir meslek hocamız vardı. Öyle herkesi de çok sevmez, takılıp bir laf söylemezdi. Dümdüz dersini anlatırdı çoğu zaman. Ben sevmezdim hiç anlatış şeklini de. Örneğin birinci sayfadan bir bakmışsın bir anda on beşinci sayfaya geçmiş oluyordu ve sanki her sayfadan birer cümle alıntılayarak bir ünite
RİSALE-İ NUR SERENCÂMIM - 7
İlahiyata başladığım zaman hayalimde İslâm dinine Nurlar vesilesi ile hizmet için neler yapabilirim düşüncesi vardı. O yıllarda hem okumaya ve yazmaya da ziyade iștiyakım ile yazılar yazıp çeşitli sitelerin editörlerine atarak yayınlamaya başladım. Ve yazıları yazmak için de oturup "Acaba ne yazsam?" diyerek düşünüp kaleme aldıklarım
Reklam
Arif Nihat Asya ve Yalnızlık
Arif Nihat Asya
Arif Nihat Asya
Kitabın yirmi beşinci sayfasında "Geniş bir dost çevresine sahip olmasına rağmen, Arif Nihat, hayatının son yıllarında yalnızlık çekmiş, bu sebeple de manevî sıkıntılara düşmüştür." diyor yazar Saadettin Yıldız. -Bu konuyla ilgili Arif Nihat Asyanın eşi Servet hanım sevdiğim bir yazar olan Emine Işınsu'ya şunları söylemiş: "O dostlarının vefasızlığından öldü, yalnızlıktan aranmamaktan. Şöyle gönlünce sohbet edememekten öldü. (...) Her gün seni sorardı; Işınsu neden uğramıyor? Metin Samancı'yı arardı. Herkesi canım, herkesi sordu. Neden gelmiyorlar? ..." Yine yazarın sözleriyle devam edelim, bu anlatılanların devamında yazar şunları eklemiş: "Emine Işınsu da Arif Nihat'ın yalnız bırakılışını -kendisini ve Arif Nihat'a yakın olması gereken çevreyi de hesaba çekerek- şöyle söylemiş: (Fotoğraf) -Burada Emine Işınsu'nun yutkunamayışına şahit oluyoruz. Bu iki kıymetli isimin dost olduğunu öğrenmek mutlu ediyor beni. Ve tabi zamanında Emine Işınsu'nun annesi Halide Nusret Zorlutuna Hanım ile dergide "Türk gençliğine, sanat yönünden rehberlik etmek ve halis sanatın verimli bir ocağı olmak." gayesiyle çalıştıklarını öğrenmek.
Mehmet Ali Ergöz Hatıraları ...
Yıl 1971... Fırat adlı gemiyle, Amerika’nın Phıladelphia limanına 10 bin ton tütün götürmüştük. Şehri dolaşmış gemiye dönüyorduk. Yanımıza bir araba yaklaştı ve nereye gittiğimizi sordu. Limana deyince bizi götürebileceğini söyledi. 3 arkadaş bindik ve geminin bordasına kadar getirdi. Bu kibar Amerikalıyı ‘Türk kahvesi’ ikram etmek için gemiye
mesut bir tesadüfe beşinci mektup
Hatırla, bütün cümlelerim sanaydı. Bir ruhum da sende, hayatımın bir sureti, sabırla çıkarılmış bir örneğim. Beni de sevmek demek olur seni sevmenin bir adı. Yoksan imlâsı bozuk şehrin teninde, en iyisi gitmek olur fiillerin. Boş bir fotoğraf çerçevesi düşün, o kadar yalın. Sanki seni kopmaya ikna eden benim. Ama beni de ikna etmek demek olur seni ikna etmenin bir adı.
Selîm Temo
Selîm Temo
TUHAF GÜNLER / 2002 Şubat (1994-2002) Atıflar :
Atıflar : Susurluk kazası (ya da Susurluk skandalı) : 3 Kasım 1996'da saat 19:25 sularında Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli skandallarındandır. Kazada,
Reklam
Mesut Bir Tesadüfe Beşinci Mektup 18 ekim 1996 “Hatırla elini tuttuğum ilk anı. Hiç görmediğim bir okyanus susmuştu saçlarında. Yanaklarında dingin bir uğultu, dalgın bir akşam vardı bakışlarında.. Zamanın ipi koptu. İnsan hep aynı yerde yanlış yapar. Durup bir sabaha bakarsın, avuçlarında bir elin anısı. Unutmanın bile bir adı
“Herkes kabul eder ki fotoğraf görüntüsü gerçeklik açısından mükemmele en yakın aktarımdır. Fotoğrafik vizyonun gerçekliğini reddettiğim gün şeyleri başka türlü görmeye başladım. Tıpkı aynada çok uzun süre ve yoğun bir dikkatle kendimize baktığımızda olduğu gibi nesneler uzun süre bakıldıklarında tanıdık, bildik olmaktan çıkıyor, sırlarını ele vermeseler bile yabancı bir dünyanın kapılarını aralıyorlardı. İlk keşiflerimden biri iç gerçekliğin dış gerçekliğe eşit olduğuydu. Bu belki bir beşinci boyut, bilinç boyutuydu. Bunu gördüğüm an bireysel psikolojilerin bir anlamı kalmadı. Geniş ya da uzak açıdan bakıldığında insanlar çinliler ya da zenciler gibi birbirlerine eşitleniyordu. Her özel durum ise adım adım bizden uzaklaşıyor ve bilinmeze doğru yol alıyordu.” ― Lale Müldür, Kuzey Defterleri
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.