Karşı çıkıyorum. Bu halimi, boş bir hiçlik olmayı kabul edemem.
Neyim ben? Adım ne?
Ben’imin hep var olduğunu farz ettim. Şimdi ise önümde duruyor. Ben’imin önünde ben. Seninle konuşuyorum, Ben’im:
Yalnızız ve birlikte olmamız katlanılamayacak kadar sıkıcı olma tehlikesi taşıyor. Bir şeyler yapmalı, zaman geçirmenin bir yolunu bulmalıyız; örneğin, seni eğitebilirim. Hemen gözüme çarpan en önemli kusurunla başlayalım, gerçek anlamda bir özsaygın yok.
Gurur duyabileceğin tek bir iyi özelliğin bile yok mu?
Yetenekli olmanın bir sanat olduğuna inanıyorsun. Oysa bu beceriler bir dereceye kadar öğrenilebilir. Yap bunu, lütfen. Bu sana zor geliyor. Evet, ama bütün başlangıçlar zordur. Yakında daha iyi yapmaya başlayacaksın.
Bundan kuşkun mu var?
Hiç faydası yok; yapabilmen gerekiyor, yoksa seninle yaşayamam.
ben saçmalama duydum, ben yapma duydum ve saçmalamamayı ve yapmamayı öğrenerek istenecek biri haline evrildim, istenecek ve imrenilecek, öyle ki birileri benimle olan bağları sayesinde, kan veya yakınlık, benden bahsederken gurur duyabileceklerdi.
ama izin vermezler biliyorum. izin vermez okul servisleri, sabah alarmları, öğrenciler, işçiler ve politikacılar; kafamın içinde dolaşıyorlar, hiç nefes almıyor aklım.
zamanımız yetmeyecek. sen beklememeyi seçtin. sonsuz sanıldığı için yaşama tutunulmasını sağlayan gelecekten vazgeçtin. insan tüm yeryüzünü kucaklamayı, tüm meyvelerin tadına bakmayı, tüm insanları sevmeyi isteyebilir. bizi umutla besleyen bu yanılsamalara sırt çevirdin.