Bir İran şairi diyor ki;
Ez beyâbân-ı adem tâ ser-i bâzâr-ı vücûd,
Be telâş-ı kefeni âmede üryani çend.
"Yokluk çölünden varlık pazarına bir kefen almak telaşıyla gelmiş birkaç çıplak..." İnsan bu idi!
BI HEVRE BİRLİKTE
Xwazdî ez tu hevre bin
Birlikte geçen günleri özlüyorum
Bi hevre herin xorînê
Hele sabah çıkıp gidişimizi
Wer dî bihêrin kotra bin
Seninle dağlara çıkar, dolaşırdık
Bang dîn bi hevre narînê
Birlikte söylerdik türkülerimizi
Dwînî kotra hêra bûm
Ben o dağların ruhundan öğrenmiştim
Bir keresinde, "Gulyabani ne demek baba?" diye sormuştum. "Çöl cini demek" demişti. "Gul-i beyaban..."Bu cinler çöllerde gezer, yolunu yitiren insanlara musallat olurlarmış.
Halide Edip Hanım'ın (Adıvar) Maliye Nazırı Cavid Bey'e Beyrut'tan gönderdiği mektup (1 Mart 1917)
*
Muhterem Cavid Bey,
Evvelâ yeni senenizi tebrik ederim sonra da nâzırlığınızı. Ben Şam'da iken Talât Paşa Hazretleri'nin Cemal Paşa'ya telgrafına rağmen bu havadise inanmadım. Bütün Suriye vilâyetleri valileri ile suret-i kat'iyyede mübâhaseye
Evliyâ, Yahudi mezarlığında "Gel tâlihim gel!" diye bağırır ve dev bir gulyabâni gelir.
“Ve bu Hâsköy mezârlıkları kurbünde İne Ayazma nâm bir ayn-ı zülâl vardır, mahmûm-ı riba‘a mübtelâ olan âdem yedi kerre nûş edüp gasl etse ısıtmadan halâs olur. Rûm tâ’ifesinin ziyâretgâhlarıdır. Hakîrin âlem-i aşkda olduğu mahalde bir cum‘aertesi gecesi bu mahaldeki Yahûdî mezârlığı içinde,
"Gel tâli‘im gel" deyü nidâ etdüğimde bir dîv gûl-i beyâbân zâhir olup havfımdan "Yâ Hafîz" ismiyle firâr edüp mezkûr İne Ayazma içre ol gece [124b] pinhân olup bî-hûş olduğum sergüzeşt [u] serencâmım inşâ’allâh mahallinde tahrîr olunur”