Kendi feryâdımdır ancak ses veren feryâdıma...
Kimseler yok, âşinâdan büsbütün hâlî diyâr.
"Nerde yârânım?" diyorken ben bülend âvâz ile,
"Nerde yârânım?" diyor vâdî, beyâbân, kûhsâr.
Ya Nebi, şu hâlime bak!
Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca, sahranın, Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!
Harim-i pakine can atmak istedim durdum;
Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum.
"Tahammül et!" dediler... Hangi bir zamana
kadar?
Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var! Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak;
Önümde durmadı artık, ne hânümân, ne ocak... Yıkıldı hepsi... Ben aştım diyâr-ı Südân'ı, Üç ay "Tihâme!" deyip çiğnedim beyabanı. Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada; Yetişmeseydin eğer, yâ Muhammed, imdada,
"Tihâme (Arapça: تهامة), Arap Yarımadası'nın Kızıldeniz kıyılarını kapsayan bölgedir
beyaban:çöl
1 Gamındır çeşmime her lahza bir kan itmege bâ'is
Derûn-ı derdimi bî-hadd-i ü pâyân itmege bâ'is
2 Gülistân-ı cemâlin revnakı her gün benim her dem
Dil-i şûridemin kesbini efgân itmege bâ'is
3 Beni hayrân u ser-gerdân iden fikr-i hayâlin hep
Ser-i zülfün gibi hâlim perişân itmege bâ'is
4 Görelden Leylî-veş şeklin bilâ-şibhin sebeb oldı
Beni Mecnûn gibi geşt-i beyâbân itmege bâ'is
5 Nedir 'isyân u taksîrim ki her dem ta'ne taşıyla
Urup ma'mûr dil mülkini vîrân itmege bâ'is
6 Mahabbet neş'esin dilde nihân itmiş iken halka
'Aceb n'oldı sebeb sırrım nümayan itmege bâ'is
7 Cefâ mı ya vefâ mı maksadın bu Rûhî'ye söyle
Gehî vaslınla handân gâh giryân itmege bâ'is
Tomurcuk geceye içini döker
Açsın diye güller.
Ki gece
Yıldızları çil yapmış yüzüne
Sessizliği dil.
İki gece
Gözümü kırpmadım öylece
Ah bu merak
Bumerang olup düşündüruyor beni:
Nasıl bir şey geceleri
Gül olup açmak..
“günahlarından intikam alacak bir yahuda’nın ebediyen kendilerini takip ettiği korkusuyla yanan beni israil’in kan ve hezimetlerini ben ruhumda duyuyorum. ben günahkâr oldum ve beni müntakim bir kudret takip ediyor. ruhumda ne varsa intikam rüzgarlarının şimşekleri, ateşleri ve kasırgaları onları çorak, gayr-i meskûn bir beyaban, nihayetsiz, susuz bir çöl yapıyor. din artık ey rüzgâr. estiğin yer boş bir harabe, yıkılan güzel mabetlerinin küllerini bile savurdun; kuruyan feyizdar membalarının yerlerini bile kaldırdın; soğuyan, parçalanan yıldızlarının eczasını bile dağıttın. ıssız, nihayetsiz ve boş bir harabede uluma artık! git, belki başka yıkacağın mamureler, beyaz ve müzeyyen cepheleri altında günah saklayan mamureler vardır; git onlara bu kudretinle es; bakir ve güzel mermerleri arkasındaki hummaları, cinnetleri, levsleri savur, uçur, dağıt, yok et. sonra temelleri bile kazınmış boş beyabanları üstünde, mağrur ve samedani gürle ve es!”