Ey dost (yâr) bu sohbet meclisine senden önce, senin kadar kıdemli hiçbir zahit asla ayak basmadı. Beyâbân ehlisin sûretde hem-zad Irak olmaz veli ahbaba Bâğdâd.
Eskiyen o ay renkli umutları yeniden Beyâbân esrârınla salıyorsun içime
Sayfa 72 - Timaş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Günahlarından intikam alacak bir Yahuda’nın ebediyen kendilerini takip ettiği korkusuyla yanan Beni İsrail’in, kan ve hezimetlerini ben ruhumda duyuyorum. Ben günahkâr oldum ve beni müntakim bir kudret takip ediyor. Ruhumda ne varsa intikam rüzgârının şimşekleri, ateşleri ve kasırgaları onları çorak, gayr-i meskûn bir beyaban, nihayetsiz, susuz bir çöl yapıyor. Din artık, ey rüzgâr. Estiğin yer, boş bir harabe; yıkılan güzel mabetlerinin küllerini bile savurdun; kuruyan feyizdar menbalarının yerlerini bile kaldırdın; soğuyan, parçalanan yıldızlarının eczasını bile dağıttın. Issız, nihayetsiz ve boş bir harabede uluma artık! Git, belki başka yıkacağın mamureler, beyaz ve muzeyyen cepheleri altında günah saklayan mamureler vardır; git onlara bu kudretinle es; bakir ve güzel mermerleri arkasındaki hummaları, cinnetleri, levsleri savur, uçur, dağıt, yok et. Sonra temelleri bile kazınmış boş beyabanları üstünde, mağrur ve samedanı gürle ve es!
"Hiç şikayetçi olmazdı hâlinden"
Konya'daki sergisini gezerken tabloları önünde, penceresine konan tek bacaklı bir kuşun ona dostluk ettiğini ve sonra kuş ölünce onu da tablolarına kattığını işittim bir kadından. Çizdiklerinde varlıklara kendini aksetmişti adeta. "Medeniyet hastanesi ortopedi bölümü, eski ve karanlık koridoru, altışar kişilik odaları ile 2013 temmuz ayında tanıştık. Pansuman odasında bacağımdaki ateli açtıktan sonra, 'bu bacağın işi bitmiş, mesele can meselesi Emre, canın elden gidiyor." dediğinde hoca, duası kabul olmuş bir adamdım artık. Bir yıl evvel, bir dua; Ya Rab! boyadığım bu tuvaller daha ne kadar oyalar beni bilinmez. Göreceğini gördü bu göz, artık duyacak ne bir söz, ne de düşülecek bir yol kaldı bu diyarda. Bilirim ki intihar topyekün yasak. gözümün kılcalı kadar kıymettar. Kıyamet; göğüsleri kesilmiş bir kadın heykeli altında beyaban halde bir mezar. Ya Rab! Bilmek istiyorum, sonsuz olanı sonlu bir bilgiyle bilmek ne mümkün! Uyandır beni bu rüyadan."
Yine beyâbân ve çoraklık gibi görünen köyün yolundan dokuz eylül sabahı Yahya Kemal’in “Türk atlıları” gibi şen geçtik. Güneş ovanın kırmızı, yeşil renkli yamaçlarında altın ışıklarıyla oynadı ve biz iki yüz genç atların nallarını şakırdatarak Sakarya’ya doğru ilerledik.
.... OLAN BAŞIM
Hayâlî 1 Ey aşk-i yâre bende-i fermân olan başım Bî-taht ü tâc âleme sultân olan başım Kan ile ta'ne taşlarını lâ'l-renk edip Derd ü belâ güherlerine kân olan başım
Reklam
79 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.