Nurullah Ataç, yolda yürürken beyitler okurdu kendi kendine; sevdiği, seçtiği Divan beyitlerini yazmıştı bir deftere, "O koca koca divanlarda güzel beyit azdır, ama aramaya değer" derdi. Sonra ben de öyle bir defter tutmaya kalktım, ama sürdüremedim, bıraktım gitti. O şiir, Divan şiiri, gittikçe unutuluyor, genç ozanlarımız onun tadını
Robinson Crusoe adada doğaya uygun şekilde değil de bir Batılı gibi yaşamak için uğraşır. Doğaya uyum sağlamak yerine doğayı kendisine uydurmaya gayret eder. Nitekim Robinson Crusoe karakterinin en sık eleştirilen yönlerinden biri, yerli Cuma ile ilişkisi. "Robinson Crusoe adada yalnız değildi ki. Cuma vardı adada. Ama Cuma'yı tam bir
...günbatımının ışınlarıyla aydınlatılmış küçük rahat bir odada gördüm onu. Alçak bir koltukta sağ elini şakağına dayadığı için, beyaz parmakları dalga dalga dökülen koyu renk buklelerinin arasından görünüyordu. Narin bedenini saran ipek kurdelelerden biri çözülmüştü, kucağında duran sol eliyle oyun oynarcasına onu çekiştirip duruyordu. Giysisinin bol kıvrımları arasından görünen küçük ayağının parmakları elinin hareketini ister istemez taklit edercesine yavaşça yerde tempo tutuyorlardı. Tüm vücudu, emin ol, öyle zarif ve öyle çekiciydi ki, kalbim adını koyamadığım bir mutlulukla titredi.