Dünya tarihini okudum. Birçok hoca ve öğretmenle görüştüm. Sürekli düşünüyorum ve öyle sanıyorum ki, yeryüzündeki birçok millet hâlâ vahşilikten kurtulamamıştır. Yalnız bugünkü vahşilik başka şekilde oluyor.
Başka milletlerin topraklarını işgal eden kumandanlardan niçin bu kadar saygıyla bahsedildiğini anlamıyorum. Büyük İskender, Anibal, Scipion, Cesar, Charlmange, Napoleon vedaha bunlar gibi binlerce kumandan, başka halkların topraklarını işgal etmekten başka ne yapmışlardır?
Gerçi bu işgaller sonucunda büyük devletler meydana geliyor; ama sayısız insan da sıkıntılardan ve açlıktan ölüyor. Milyonlarca insan cahil kalıyor. Her yerde ahlâksızlık, hırsızlık, sefalet, sefahet, çatışmalar, toplumsal nefretler artıyor ve herkes kabalaşıyor.
Baba serveti veya okul diplomaları sayesinde, halkın yuvarlandığı çürümüşlük ve yozluk bataklığından kurtulmuş ve sağlam zemine basabilmiş olanlardan hiçbiri, milyonlarca halktan birini bile, karanlıklardan kurtarmak için parmağını bile oynatmıyor. Bunlar cahil, sarhoş ve aç bir halktan oluşmuş büyük bir devletin, bataklıklar üstüne taşlardan yapılmış yüksek kalelerden farksız olduğunu bilmek istemiyorlar.
Bu kitabı okumak istememdeki en temel neden Atatürk’ün önermiş olduğu bir kitap olmasıydı. Kitabı okuduğum zaman Atatürk’ün bu kitabı neden önerdiğini anlamıştım. Finlandiya’nın kalkınmasını anlatan bu kitap bizlere de ders çıkarmamızı tavsiye ediyor. Çünkü tarihimizde ve maalesef günümüzde halkımızın boş vermişlik, liyakatsizlik, kötü eğitim, dini çürümüşlük gibi içinde bulunduğu kötü durumlara değiniyor. Atatürk’ün şu sözü bu durumların üzerinden nasıl gelebileceğimizi çok güzel bir şekilde özetliyor: “ Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur”.
" Sezar ya da Napolyon değildin. Yabancı bir ülkenin bir karış toprağını bile ele geçirmedin. Bir damla kan dökmedin ama vatanına yüzbinlerce yeni, sağlıklı, güçlü, yararlı işçi kazandırdın. Büyük fatih ve halkın hayatı için büyük savaşçı, ruhun şad olsun! "
" Devlet; üst katlarda geniş pencereli, yüksek tavanlı, ferah, aydınlık odaların bulunduğu, aşağıdaysa kasvetli, rutubetli, sıkışık, penceresiz zindanların olduğu yüksek kulelere benzememeli. "