Her meslekte olduğu gibi,öğretmenler arasında da öğretmenlik mesleğine yabancı çokkimse vardır. Bunlar zanaatçı bile değildir, öğretmenliği küçükgören gündelikçilerdir. Böyle kişilere, dostça bir öğüdüm var:gidip ticaretle uğraşsınlar, sekreter olsunlar. Ruh ve gönül işi ya­pacak insanların görev yapması gereken yerlere onlar değil, başkaları gelsin. Ülkemizin en büyük bilgeleri, size beşer altışar kon­ferans vermeyi kabul etti. Onların bilgilerinden yararlanın. Okul­larınıza döndüğünüzde, siz de kendi öğrencilerinize bilim aşkını ve sevgisinin aşılayın!"
“Aydın olmak, modaya uygun elbise,şapka ve kolalı gömlek giymek değildir.Aydın kesim, bir milletin beyni gibidir. Millet si­zi iyi bir öğrenim gördükten sonra, bir m maaşa konasınız, akşamları kahvelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenesiniz diye okutmamıştır. Bunu böyle yapanlar, gerçek aydın değildir.Bunu yapanlar,aydınların küflenmiş olanlarıdır.Okumuların hepsi ulusal zekâyı geliştirmek, ulusal vicdanı uyandırmak, ulusal iradeyi güçlendirmek zorundadır. Köylülere,işçilere v e kasaba halkının alt tabakasına nasıl daha iyi yaşaya­bileceklerini öğretin! Millete hayatın de erini anlamayı ve korumayı öğretin. Bizim çorak vatanımızda da her köylü ve işçinin yaşadığı hayattan daha rahat, daha sağlıklı, daha güzel bir hayat yaşayabileceğinianlatın.Millete nasıl çalışması gerektiğini öğretin. Ucuz ve göterişsiz olmakla beraber, daha iyi yerleşiö yerlerinin nasıl yapıla­bileceğini gösterin. Kendilerinin ve çocuklarının sağlıklarını nasıl koruyacaklarını bildirin. Mutlu bir aile yaşamının nasıl kurulabile­ceğini, erkeğin kadına ve kadının erkeğe nasıl davranaca ını, çocukların nasıl eğitileceğini öğretin.Milleti, her işi zamanında yapmaya, disiplin ve düzen içinde çalışmaya alış tırın. Kendinin ve başkalarının kişilik haklarına say­gılı olmayı öğretin. Bütün bu işlerde, millete örnek olun. Kendi aranızda ve halk­la ilişkilerinizde, halkın eğiticisi olun. Bütün Suom i’yi büyük bir aile sayın. Bütün ülkeye o g ö z le bakın v e unutmayın ki en fakir kömürcü, kantarcı v e hizm etçi dul kadın da dâhil, hepsi Fin milletinin bireyi, sizin kardeşinizdir.
Reklam
Milletlerin yükseli v e gerilem esi, devletlerin güç v e zayıflığını yalnız yöneticilerinin ehliyet v eiktidarından ya da dirayetsiz­liğinden ileri gelm ez . Yöneticiler,iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer aynasıdır. Onlar, millî ruhun birer kopyasıdır. Onlar, halkın içinden doğmuştur. Birtoplum nasılsa, yöneticileri de onlar gibidir.te bundan d o ­layıdır ki, öteden beri: “ H er millet layık oldu u yönetim e ve y öneticilere sahip olur.” denilmi tir. M aalesef çok iyi anla ılmayanbu ge rç e i biraz daha açıklamak için, eskiden beri tartı ılan felsefi v e tarihî bir konu üzerinde durmama izin veriniz. Mesele şudur:Milletin tarihini kim yaratır? Devletin ve bütün insanlırın hayatındaki en büyük olaylar, kimler tarafından yönetilir? Ayrı ayrıfertler tarafından mı? Yani tek başına bazı büyük adamlar, büyükngiliz düşünürü Carlyl’ın dedi i gibi, kahramanlar tarafından mı? Yoksa, bütün millet fertlerinin gayreti ve halk ruhunun geri­limi sayesinde mi?
Tarih,insankitlelerinihayvansürüsüolmaktanyadaçalışkan bir karınca yuvası (Am eisenvolker) şeklinden çıkararak,uygun v e mutlu bir hayat oluşturan milyonlarca sanatkâra çevir­menin yollarını, devlet yaşamının nasıl güçlendirileceğimi halkın nasıl eğitileceğini gösteren bir bilimdir.
Kimi ülkelerdeyse devlet adamları, halkın yönetim v e eğitiminin yavaş yavaş düzeltilmesi gerektiğini anlamıyor veya anla­mak istem iyor.
Ünlü bir atasözü vardır:“Yeni toplumlar, kendileriyle birlikteyeniarkılar getirir.” Her ge çen gün insan nesli de i iyor, yeni­leniyor. Her nesil kendisiyle birlikte yeni kavramlar, arzu v e istekler getiriyor. Yeni nesillere artık eskimiş, gerçekten zamanı geçmiş yönetim tarzları zorla uygulanamaz.
Reklam
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.