Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyza Gültekin

Bazıları bazen yaşamdan elini ayağını çekerek dine sığınır. Aslında burada da daha önce yaptıkları işi yaparlar. Sızlanır, yakınıp durur, acı ve ıstıraplarıyla sürekli olarak Tanrı’nın başını ağrıtır, onu hep kendi şahıslarıyla ilgilendirmeye bakarlar.
Reklam
Diyelim ki fırtınalı bir havada bir şimşek çaktı, çakan şimşeğin özellikle kendilerini arayıp bulacağını düşünür, o kadar ev dururken kendi evlerine bir hırsızın girebileceği korkusuyla kahrolur, kısacası ufak bir güçlükle karşılaşmaya görsünler, hemen hazırda bekleyen felaket, kapılarını çalacakmış gibi bir duyguya kapılırlar. Bu gibi aşırı davranışlara kaçabilen bir kişi, kendisini mutlaka şu ya da bu şekilde olayların merkezi sayıyor demektir.
Genel olarak şunu söyleyebiliriz ki, çocuklarda görülen kötü huylar, çoğu zaman çevrenin dikkatini çekmek, üstün bir rol oynamak, güçsüzlüğünü ve yeteneksizliğini erişkinlere göstererek onları ne yapacaklarını bilemez duruma sokmak ve böylece güçlü bir kişi olarak öne çıkıp eskisinden elverişli bir konumu ele geçirmek amacına yöneliktir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yakasını ömür boyu hasetten kurtaramayan bir insan, toplumsal yaşam açısından kısır biridir.
Bugün bile ilkel kavimlerde aynı durumla karşılaşırız; örneğin, ilkel bir insan çok uzun bir tüyü saçlarında taşımaktan dolayı gururlanıp böbürlenir. Pek çok insan son modaya uygun giyinip kuşanmaktan alabildiğine haz duyar. Yanlarında taşıdıkları portreler ve çeşitli ziynet eşyaları, kimi zaman başvurdukları sert sloganlar, savaşçıl amblemler ve düşmanı korkutacak silahlar, bu insanların kendini beğenmişliklerini gösteren belirtilerdir.
Reklam
Daha çok almaya eğilimli kimse ise, çoğu zaman dağınık ve tutarsız biridir; hoşnut olmak nedir bilmez, tam bir mutluluğa ulaşabilmek için elindekiler dışında daha nelere kavuşması ve neleri kendisine mal etmesi gerekeceği düşüncesiyle oyalanıp durur hep.
Kendilerine güvenemeyenlerin başkalarına da güvenmemek gibi bir eğilimi içlerinde barınmaları, genellikle karşılaşılan bir durumdur.
Özetlersek diyebiliriz ki, düş, düşü görenin kafasının bir sorunla meşgul olduğunu, ayrıca bu sorun karşısında ne gibi bir tutum takındığını ortaya koyar.
Çok az oyun vardır ki, yaşama hazırlık, toplumsallık duygusu ve hükmetme isteğinden oluşan bu üç etkenin en azından birini kendi içinde barındırmasın.
Ayrıca, oyunda bir şey daha açığa vurur kendini; bu da, çocuğun çevreyle ilişkisinin ne durumda olduğu, insan soydaşları karşısında nasıl bir tutum takındığı, ilgili tutumun dostça mı, yoksa düşmanca mı nitelik taşıdığı, tahakküm eğiliminin söz konusu tutumda özellikle yer alıp almadığıdır.
Reklam
Çocukların yaşamında bir olay vardır ki, geleceğe açık seçik hazırlık niteliği taşır, bu da oyundur.
Öldükten sonra insanın kavuşacağı mutluluk, o ezeli yinelenme, ruhun aralıksız bir gelişim süreci geçireceği inancı da başka türlü yorumlanacak gibi değildir. Elimizdeki bütün masallar, insanların mutlu bir geleceğe kavuşma umudunu gönüllerinde sürekli yaşattığını kanıtlamaktadır.
Bireysel psikolojinin dayandığı ilkelerden biri şöyledir: Ruhsal yaşamda geçen bütün olaylar, birey tarafından saptanan bir amaca hazırlık niteliği taşır.
Doğa açısından bakıldığında insan yetersiz bir yaratıktır.
Darwin’in işaret ettiği gibi, hiçbir zaman doğada tek başına yaşayan güçsüz hayvanlara rastlayamayız.
4.846 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.