Gerçekten hiç mi hiç sarmadı bu kitap. Piraye'den sonra keyif alacağımı düşündüm ama inanılmaz derecede bunalttı beni. Aslı kitabın ana karakteri kafası karışık, ergen, kişiliği oturmamış. Aşırı derecede sol edebiyatına vurgu var. "Tamam yazar, anlıyorum. Koyu solcusun. Nazım Hikmet'i çok seviyorsun. Anladım. Yalvarırım daha fazla belli etme." Diye bağırmak istedim okurken. Ve yazarın kadın karakterleri özgürlükten gem vurup her defasında özgürlüklerini birine satmaları, beni daha da deli ediyor.
Piraye güzel, bu kitap ne yazık ki.
"Bense hasretinle dolu
ve büyük yolculukların sabırsızlığıyla yüklü
yatıyorum demirli bir şilep gibi Bursa'da..."
-Tamam okudum işte.
[Murat'ın Aslı'ya verdiği şiirin ardından Aslı'nın muazzam(!) tepkisi.] <3 :')
"O zamanlar ne yüzme biliyordum, ne de denizciydim. Ama güçlü bir hisse kapılıp, aşk denizinin ortasına attım kendimi."
Lisedeki en büyük hayal kırıklığı olan karakter: Wassim. Teşekkürler. :')
''İstanbul bana hep seni hatırlatıyor.
Çünkü onun gözleri de en az senin ki karar yeşil.
Hala, gülümseyen bir lale gibi
bana sürgününü gönderiyorsun
dört yanı çevrili bir kale gibi
ne sır umut, ne de sır veriyorsun
gemiler gidiyor, sen gidiyorsun
sulara yansıyor yeşil gözlerin
hüzün dalga dalga, ıssız ve derin
beni İstanbul’a terkediyorsun."