Arabana, evine, parana, çocuğuna, eşine, arkadaşına, sevgiline ya da çay içtiğin fincana dair geliştirdiğin sahiplik hissi seni hayattan uzaklaştırır. Eşyanın değeri işlevidir. Sosyal ilişkiler bizi beslediği kadar değerlidir.
Karşında kendi suretinin oturduğunu hayal edebilir misin? Nasıl biriyle göz göze geldin? Sevilmeye layık mı? Gözleri ışıldıyor mu? Mutlu mu yoksa kronik bir yorgun mu? En son ne zaman ağlamıştır? Karnı ağrıyana kadar güldüğü olmuş mudur?
Gittikçe derinleşen bir kitap. Bir sınıfta başlayıp sonunda bambaşka bir konumda olarak çıkıyorsun kitaptan ya da belki de hiç çıkamıyorsun.. Kendi içine yönelmeyi ve oradaki fazlalıklardan kurtulmayı, olanı olduğu gibi kabul etmeyi, hafiflemeyi ve özgürleşmeyi anlatıyor.
Tek bir çizgide ilerleyen ve rutinin korunduğu mutlu bir hayat hayal etmekten vazgeçin. Kalbiniz bile düz bir çizgi çizdiğinde bu öldüğünüz anlamına gelecektir.