Şehrin bir yerinde birileri ölüyor, ne korkunç! Beklenmedik ölümler beklenen ölümler apansız gelenler ağır ağır gelenler ihtar edip gelenler habersizce gelenler. Kahvede otururken ölenler bir otobüs yolculuğunda ölenler gece yatağına yatıp da kalkmayanlar vazife başında can verenler onulmaz hastalıklardan ölenler başını taş duvarlara çarpa çarpa gidenler ask derdiyle ölenler, aşksız ölenler. Birileri hastalanmaya hazırlanıyor öksürüyorlar ya da öksürmeden şuralarında bir sızı, uzaktan,üstlerine kondurmadıkları bir sızılarla, böyle başladığını bilmiyorlar ya da bilmezlikten geliyorlar, çünkü beklemek çok korkunçtur, usul usul geleceğini bilerek ama ne zaman ölüm meleğinin kanadını açıp kendini kapacağı anı bilmeden,bu meçhul anı bilmeden beklemek
Korkunçtur.
“İyinin zararına iyi olmayan bir şeyi beslemek oldukça acımasız bir davranıştır. Bu gelecek kuşakları bilinçli olarak yoksulluğa mahkum etmektedir. Gelecek kuşaklara sayıları giderek artan embesiller, aptallar veya suçlular miras bırakmaktan daha lanet bir şey yoktur… Doğanın tüm çabası bunlardan kurtulmak, onları dünyadan temizlemek ve dünyayı daha iyi bir yer yapmaktır… Onlar yaşamak için yeterince tam değillerse öldürülmeleri gerekir ve aslında en iyisi onların ölmesidir.“
Bildiğin her şeyi göstermen gerekmez. Kibarlık değildir. Kaldı ki insanlar kendilerinden daha bilgili biriyle bulunmaktan hoşlanmazlar. Bu sinirlendirir onları. Doğru konuşarak onları düzeltemezsin.Öğrenmek istemiyorlarsa yapabileceğin tek şey çeneni tutup kendi dilini konuşmaktır.