Beyza

Beyza
@beyzathestardust
“The cosmos is within us. We are made of star-stuff. We are a way for the universe to know itself.” C.S.
Geride kalmak, özlenenin ayağına takılmayı bekleyen yapayalnız bir taştı. Acısına, düşüp üzerine kapaklanandan çok üzülecek olsa bile, nihayet vuslata erip kucaklaşmanın kırık dökük hayalini kurardı.
Reklam
I wrench my gaze from his to look at Liam, memorizing the lines of his face and those trademark blue eyes. “I’m so sorry I failed you.” “You never failed me. Not once,” he whispers, shaking his head. “We pulled you into our war. If anyone’s sorry, it’s me.”
Kudos to my brain ; he’s an excellent hallucination. He looks exactly as he had the last time, dressed in flight leathers and wearing a smile that makes my heart ache. “I’m not wandering, Violet. I’m exactly where I need to be.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Ruhunun hafiflemesine hiç izin vermiyorsun. Herkesle dövüşüyor, her şeyle savaşıyorsun. Böyle yaparak rahatlarım sanıyorsun. Ama bak, öfke en çok taşıyana yük, o yükün altında nasıl da eziliyorsun.”
“Sabahları dilimde akşamdan kalma buruk bir tat, gönlümde kırgınlık, ruhumda sıkıntıyla uyanıyorum.”
Reklam
“Herkes ilk tomurcuk için yas tutar,” dedi Mayu alçak sesle. “Düşen tomurcukların kalanı için kim ağlayacak?” “Sana şarkı söylemek için yanında kalacağım,” diye devam etti Tamar şiire. Tolya elini kalbine götürdü. “İlkbahar çok geride kalsa bile.”
Nasıl? Sürekli alan bir dünyada nasıl ayakta kalmayı başarırsın?
Sayfa 307
“Yep,” Percy agreed. “That pretty much describes my entire life: Because Poseidon.”
“Böyle konuşmayı bırak ve yeni bir sayfa açıp en baştan başla sevgili Teddy.” “Sürekli yeni sayfalar açıyorum ve onları mahvediyorum, tıpkı yazı defterlerimi mahvettiğim gibi; öyle çok başlangıç yapıyorum ki hiçbirinin sonu gelmiyor.”
Sayfa 295
Nora o an bir kara delik olmadığına karar verdi. Aslında volkandı. Volkanlar gibi o da kendinden kaçamazdı. Olduğu yerde kalıp çorak toprakları zenginleştirmek zorundaydı. İçinde bir orman büyütebilirdi.
Sayfa 280
Reklam
“…Kalmanın mümkün olduğunu hissetsem, kalırdım. Ama hissetmiyorum. Bu yüzden kalamam. Başka hayatları da karartıyorum. Verecek hiçbir şeyim yok. Özür dilerim.”
Sayfa 23
O derginin kapağına -bir kara delik resmine- bakarken, aslında kendine baktığını farketti. Bir kara deliğe. Can çekişen, kendi içinde çöken bir yıldıza.
Sayfa 13
“I’m so tired. I’ve had this tightness in my chest for weeks, and this is the first time it’s lessened at all. I feel broken. I used to be able to handle everything, but…”
Sayfa 254
“Üşüyorsun; çünkü yalnızsın, içinde gömülü duran ateşi hiçbir insanın yakınlığı alevlendirmiyor. Hastasın; çünkü duyguların en güzeli, insanoğluna bağışlanan en tatlı, en yüce duygu senden uzak duruyor. Aptalsın; çünkü onca acı çekerken gene de mutluluğu yanına çağırmaktan kaçıyorsun; onun seni beklediği yere doğru bir adım atmaya bile yanaşmıyorsun.”
Sayfa 277 - Sibylla
“.. Sanki sol kaburgamın altında bir yerde bir ip varmış da bu ip senin sol kaburgana sımsıkı bir kördüğümle bağlanmış. Öyle sanıyorum ki aramıza dağlar, denizler girerse bizi birbirimize bağlayan bu ip kopacak. O zaman da için için kanlarım akacakmış gibi bir kuruntuya kapılıyorum. Sana gelince… Sen hemen unutursun beni!”
Sayfa 353 - Edward Rochester
“Neden?.. Neden hep bana acı çektiriyorlardı, hep cezaya çarptırıyorlardı? Bir yaptığımı bile beğendiremeyecek miydim onlara?”
Sayfa 22 - Jane Eyre
Reklam
Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
Sayfa 190
“Neden bu kadar kötümsersin?” dedim. “Sen neden değilsin?” dedi, “çevreni görmüyor musun?”
Sayfa 97
-Bu yolu sever misiniz? -Çok. Bazen elimde bir kitap bir sıraya otururum. Ama rahat bırakmazlar. Ne çok delikanlı vardır burda bilseniz. Laf atarlar. O zaman insana dünyada en kötü şey kadın yaratılmakmış gibi gelir.
Sayfa 75
Aylak adamın uzun, doldurulmaz sabahları korkunçtu. Kimi saatler bile önemliydi. Geçmek bilmez, uzun üç-dört dakikalar yaşamıştı; biliyordu.
Sayfa 51
“… Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?”
Sayfa 49
Herkes onun gibi değil miydi? En az umutlanmaları gerektiği zamanlar en çok umarlardı.
Sayfa 31
Reklam
Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama 5-10 dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri kayıtsızlıkları sinsi yürüyüşleri ile onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.
Sayfa 24
görecelik
Madem aklımız ve ruhumuz uykuda düşündüklerimize meydan veriyor, düşte gördüğümüz işleri uyanıkken gördüğümüz işler gibi kabul ediyor, ne diye düşüncemizin, hayatımızın bir çeşit düş olmasını, uyanık halimizin bir çeşit uyku olmasını yadırgıyoruz bu kadar?
Sayfa 93
Biz korkuyla yüzleşiriz, demişti. Bu beklenmedik misafiri selamlar, bize anlatacaklarına kulak veririz. Korku geldiğinde bir şeyler olmak üzeredir.
Sayfa 73
İyi bir insan ne kralına hizmet için, ne kamu yararı, ne de yasalar uğruna her şeyi hoşgörebilir. Bu sözler iç savaşlarla geçen zamanlarımıza uygun bir ders veriyor. Kuşandığımız zırhların yüreklerimizi katılaştırması gerekli değil; sırtımızın katılaşması yeter. Kalemlerimizi mürekkebe batırmakla yetinelim, kana batırmayalım.
Sayfa 85
Ey insan, derdin az mı ki, kendine yeni dertler buluyorsun! Az mi kötü haldesin ki, birde kendi kendini kötülemeye çalışıyorsun. Ne diye yeni çirkinlikler yaratmaya çalışıyorsun? İçinde ve dışında zaten o kadar çirkinlikler var ki!
Sayfa 37
Reklam
Kaz gözlerini kıstı. “Ben çocuk kitaplarından çıkmış, zararsız şakalar yapan ve zenginden alıp fakire veren bir karakter değilim. Onun paraya, benim bilgiye ihtiyacım vardı. Specht, donanmanın güzergâhlarını avucunun içi gibi biliyor.” “Karşılıksız günahını bile verme, Kaz,” dedi gözlerini ayırmadan. “Biliyorum. Yine de Ferolind alıkonulursa Djerholm’dan hiçbir şekilde çıkamayız.” “Ben çıkarırım. Bunu biliyorsun.” Bunu bildiğini söyle bana.
"Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum..."
Sayfa 14