Bir Burun-yeni biri-yeni bir Burun." Ve neredeyse elle tutuabilecek somutlukta bir inilti sardı koğuşu. Burunlar, hapishane yerine akıl hastanelerinde çalışmayı seçen Askerlik Aleyhtarlarıydı*". Lee Miller uzun bir zaman önce, "Ah, şu askerlik aleyhtarları, onlardan nefret ediyorum. Askere gidip savaşmıyorlar, onun için de hükümet, Biz sizin burnunuzu sürtmesini biliriz! Ya hapishanede çalışırsınız ya da tımarhanede!" diyor," diyerek bu "Burun" lakabını uydurmuştu. Helene gülmüş, ardından başka bir hasta da, "Eh, onlar burun, biz de burnun sürtüldüğü şeyiz," demişti.
Bilmiyorduk!" diye bağırdı Esther. Doktor Esther'a baktı ve onun özenli, yumuşak görünümünün altında ne denli tutkulu ve coşkulu bir kişiliği olduğunu anladı/"O günlerde programlar, dadılar, kurallar tanrı buyruğu demekti. Her şeyin sterilize edildiği, mikroplardan ve değişikliklerden korku duyulduğu 'bilimsel' yaklaşımdı bu o sıralarda."
"Çocuk odaları da hastane gibiydi. Hatırlıyorum," dedi doktor gülerek. Gülüşüyle Esther'ı rahatlatmaya çalışmıştı; haksız yere atılan tokatlara ve yanlış yönlendirilmiş uzmanların aşırı, işgüzarca yorumlarına yerinmenin dışında, her şey için çok geç kalınmıştı çünkü.
... Bir kamuflaj yöntemi de, bütün suçu bir başkasına yüklemektir. Böylece, başkalarının sana gerçekten yaptığı şeylerle ve senin kendine yaptığın, hâlâ da yapmakta olduğun şeylerle yüz yüze gelme zorunluluğundan kurtulmuş oluyorsun.
Cehennemin eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar.
"Bunda bizim payımız neydi acaba? Ne gibi korkunç hatalar yaptık?" diye sordu.
"Ben bilmiyorum ki?" diye yanıtladı kocası. "Bilsem hiç yapar mıydım o hataları? İyi bir hayata benziyordu -iyi bir hayat yaşıyor gibiydi. Şimdiyse iyi olmadığını söylüyorlar. Sevgi ve konfor verdik ona. Hiçbir zaman soğuk ya da açlık tehdidiyle karşılaşmadı..."