Kısacık, ama sizi alıp bambaşka diyarlara götürecek olan bir Stefan Zweig kitabı ile geldim, Sahaf Mendel. Okuduğumdan beri tadı damağımdan gitmeyen bu kitaba gelin birlikte bakalım.
Zweig'ın çoğu öyküsünde olduğu gibi bu öyküsünde de Dünya Savaşı havası ağır basmakta. Savaşın hemen öncesinde Viyana'da küçük bir kafede, en az kafe kadar küçük bir masada sahafçılık yapan Mendel çarpıyor gözümüze. Bir nevi yaşayan bir kütüphane olan Mendel, o dönem bulunduğu yerdeki öğrencilerin en büyük kaynakçısı haline gelmiş. Kütüphane dediğime bakmayın, Mendel kitabın anlattıkları ile ilgilenmiyor, sadece basım yılı, yayınevi, fiyatı gibi katalog bilgilerini bir çırpıda sayıp size istediğiniz kaynağı bulmanızı sağlıyor. İşte öyküyü bize anlatan kişi de vakti zamanında Mendel ile böyle tanışmıştır. Araya savaş girer, dünya değişir, insanlar değişir, ama bazı duygular hiç değişmez. Savaş sonrası yaşanan yokluk, yoksunluk, bezmişlik... Hepsi ağır bir bulut gibi günlük hayatın orta yerinde süzülüyordur. Anlatıcımız bir Viyana ziyaretinde bir kafeye girer ve geçmiş bir sel gibi akın akın gelir. Mendel'in başına ne geldiğini merak eder ve hikayesinin peşine düşer. Buradan itibaren de bizi kısacık ama çok sarsıcı bi savaş hikayesi karşılar.
Dönem hikayelerini seviyorsanız ve bir oturuşta okumalık bir kitap arıyorsanız, şiddetle tavsiyemdir!