Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Halkın gözyaşları, çılgın bir kahkahanın ardında gizleniyordu; zira ıstırap çeken ve gözyaşı döken bir insan, en büyük teselliyi, adına bencillik deyin ama hakikat budur, başkalarının ıstırabını, başkalarının döktüğü gözyaşlarını seyretmekte bulur.
İnsan şu hayatta öylesine kötü günlerle, öylesine uğursuz zamanlarla sınanır ki, kime lanet okuyacağını bilemeyip göğe doğru haykırır. İnsanlar kadere kötü günlerde inanırlar.
Reklam
Bu korkunç musibetin kime isnat edileceğini kimseler bilmiyordu; zira insan her türkü musibeti başkasının hesabına, mutluluğuysa kendi hesabına yazar.
Evet, duygularıyla sarhoş olmuştu, yaşamı onu yormuştu, fazlasına tahammülü kalmamıştı.
Sokakları ardında bırakırken gözü kimseleri görmüyordu; sırrına vakıf olmadığı bir hayalin içinde ilerliyordu; ne yolda yürüyenlerin adımlarını, ne tekerleklerin taşlarda çıkardığı gürültüyü duyuyordu;tek bir şeyi düşünüyor, hayal ediyor ve görüyordu: Kitapları.
Ah, mutluydu bu adam! Manevi derinliğinden ve edebi değerinden bir haber olduğu bütün bu bilgiyle kuşatılmaktan mutluydu; bütün bu kitapların arasında olmaktan, bakışlarını yaldızlı harflerin, yıpranmış sayfaların, solmuş parşömenlerin üzerinde gezdirmekten mutluydu. Bir körüm ışığı sevdiği gibi seviyordu bilgiyi. Hayır! Sevdiği bilginin kendisi değildi aslında; onun aldığı biçimi, yansıyan suretini seviyordu.
Reklam
Ketum olduğu kadar hayalperest, nemrut olduğu kadar mahzun bir adamdı; tek bir düşüncesi, tek bir sevdası, tek bir tutkusu vardı: Kitaplar. Bu aşk ve tutku onu içten içe yakıp kavuruyor ömrünü tüketiyor, ruhunu kemiriyordu.
Kütüphaneciler genellikle kitapları sever. Ancak Dr. Alois Pichler için durum biraz farklıydı. Kendisi 1869 yılında, Rusya’nın St. Petersburg kentindeki İmparatorluk Halk Kütüphanesi’nin kütüphanecisi olmuştu. Görevine başladıktan birkaç ay sonra diğer çalışanlar koleksiyondan ciddi sayıda kitabın eksildiğini fark etti. Bir hırsızdan şüpheleniyorlardı. Bu sırada Pichler’ın tuhaf davranışlar sergilediğini gözlemlediler. Kendisi çıkış kapısına yaklaşırken kitap düşürüp apar topar raflara geri koyuyor, giydiği kocaman paltoyu çıkarmayı reddediyor ve günde birkaç kez kütüphaneden çıkıp duruyordu. Sonunda kendisinin parfüm yapımından ilahiyat kitaplarına dek tam 4500 kayıp kitabı çaldığı anlaşılacaktır. Kendisi bilinen en büyük kütüphane hırsızı olarak tarihe geçti. Ancak bir çok kişinin bilmediği kendisinin amansız bir hastalığın pençesinde olduğuydu. Suçlu bulunan ve Sibirya’ya sürülen Pichler bibliyomani kurbanıydı. Bu 1800’lerde Avrupa’ya ve İngiltere’ye de yayılan, semptomları arasında ilk ve özel baskıları ya da özel kâğıda basılmış kitapları bulmak için yanıp tutuşmak olan müphem bir hastalıktı.
Istırap çeken ve gözyaşı döken bir insan, en büyük teselliyi, adına bencillik deyin ama hakikat budur, başkalarının ıstırabını, başkalarının döktüğü gözyaşlarını seyretmekte bulur.
Sayfa 57 - Sel Yayıncılık, 4. Baskı, Çev. Ayberk ErkayKitabı okudu
İnsan şu hayatta öylesine kötü günlerle öylesine uğursuz zamanlarla sınanır ki kime lanet okuyacağını bile bilemeyip göğe doğru haykırır. İnsanlar kadere, kötü günlerde inanırlar.
Sayfa 55 - Sel Yayıncılık, 4. Baskı, Çev. Ayberk ErkayKitabı okudu
Reklam
İnsan her türlü musibeti başkasının hesabına, mutluluğuysa kendi hesabına yazar.
Sayfa 55 - Sel Yayıncılık, 4. Baskı, Çev. Ayberk ErkayKitabı okudu
Duygularıyla sarhoş olmuştu; yaşamı onu yormuş, fazlasına tahammülü kalmamıştı.
Sayfa 45 - Sel Yayıncılık, 4. Baskı, Çev. Ayberk ErkayKitabı okudu
Bütün parasını, bütün malını, bütün heyecanlarını kitapları için saklıyordu; onlar uğruna keşişliği bırakmış, Tanrı'ya sırtını dönmüştü. Yetinmemiş, insanın Tanrı'dan sonra en fazla kıymet verdiği varlığını, parasını kitaplara feda etmiş ve yine yetinmemiş, insanın paradan sonra en fazla kıymet verdiği varlığını, ruhunu, kitaplara teslim etmişti.
Sayfa 15 - Sel Yayıncılık, 4. Baskı, Çev. Ayberk ErkayKitabı okudu
Ah, mutluydu bu adam! Manevi derinliğinden ve edebî değerinden bihaber olduğu bütün bu bilgiyle kuşatılmaktan mutluydu; bütün bu kitapların arasında olmaktan, bakışlarını yaldızlı harflerin, yıpranmış sayfaların, solmuş parşömenlerin üzerinde gezdirmekten mutluydu. Bir körün ışığı sevdiği gibi seviyordu bilgiyi. Hayır! Sevdiği bilginin kendisi değildi aslında; onun aldığı biçimi, yansıyan suretini seviyordu. Bir kitabı seviyordu çünkü o bir kitaptı; kokusunu, biçimini, ismini seviyordu onun.
Sayfa 11 - Sel Yayıncılık, 4. Baskı, Çev. Ayberk ErkayKitabı okudu
"...ıstırap çeken ve gözyaşı döken bir insan, en büyük teselliyi, adına bencillik deyin ama hakikat budur, başkalarının ıstırabını, başkalarının döktüğü gözyaşlarını seyretmekte bulur."
Sayfa 57
798 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.