Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi hayatın lezzetini kaçırır. Ey hapis musibetine düşen bîçareler! Madem dünyanız ağlıyor ve hayatınız acılaştı; çalışınız, âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayat-ı bâkiyeniz gülsün, tatlılaşsın, hapisten istifade ediniz.
Telgrafın tellerinde serçeler Telgraftan habersiz biçareler Bakarkör ettiniz milletimi Yağlı urganlara gelesiceler
Sayfa 141 - YKYKitabı okudu
Reklam
İslam nizamı hakkında misyonerlerin söylediklerinden başka bilgisi olmayan kültür budalası biçareler ne yapsın?
Sayfa 154
aşk...
Çünkü aşk öyle tabii bir şeydir ki insanoğlunun her kesiminde yani erkeğinde dişisinde, küçüğünde büyüğünde, çocuğunda yetişkininde, gencinde ihtiyarında, fakirinde zengininde, akılIısında ahmağında, aliminde cahilinde, medenisinde bedevisinde ortaya çıkar. Herkesin gönlü aşkla yoğrulmuştur. Beşikteki çocukların gönülleri bile aşktan çok uzak değildir. Hele gencecik çocukların gönlünde çok kere aşk ve muhabbet galeyan eder. Onlar da severler, sevilirler. Gönüllerinde bir duygu hissederler. Lakin biçareler o muhabbetin neden geldiğini, bir güzellik ve onun gereği olduğunu anlayamazlar. Aşkı işitirler, ama aşk denilen şeyin tam da hissettikleri duygu olduğunu bilmezler. İşte tabiat, bütün insanlara aşkı eşit olarak bölüştürmüş ve hiç kimseyi mahrum bırakmamıştır.
Sayfa 9 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okudu
Gençlere çok acıdım. Dedim: "Bu bîçâreler kendilerini, bu mıknatıs gibi cezbedici fitnenin ateşinden kurtaramazlar." İman ve Küfür Müv.
Ey bîçâreler! Mezaristana göçtüğünüz zaman; "Eyvâh! Malımız harâb olup, sa'yimiz hebâ oldu. Şu güzel ve geniş dünyadan gidip, dar bir toprağa girdik." demeyiniz, feryâd edip me'yûs olmayınız. Çünkü sizin herşeyiniz muhâfaza ediliyor, her ameliniz yazılmıştır; her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfâtını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl, sizi celb edip, yer altında muvakkaten durdurur, sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti, rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almağa gidiyorsunuz. Mektubat
Reklam
Ey bîçareler! Bu dünya bir misafirhanedir. Her günde otuzbin şahid, cenazeleriyle "El-mevtü hak" hükmünü imza ediyorlar ve o davaya şehadet ediyorlar. Ölümü öldürebilir misiniz? Bu şahidleri tekzib edebilir misiniz? Madem edemiyorsunuz; mevt, Allah Allah dedirtir. Sekeratta Allah Allah yerine; hangi topunuz, hangi tüfeğiniz, zulümat-ı ebedîyi o sekerattakinin önünde ışıklandırır, ye's-i mutlakını ümid-i mutlaka çevirebilir? Madem ölüm var, kabre girilecek; bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir defa top tüfek denilse; bin defa Allah Allah demek lâzım gelir. Hem Allah yolunda olsa; tüfek de Allah der, top da Allahu Ekber diye bağırır, Allah ile iftar eder, imsak eder.
İşte ey hayat-ı dünyeviyenin zevkine mübtela ve endişe-i istikbal ile istikbalini ve hayatını temin için çabalayan bîçareler! Dünyanın lezzetini, zevkini, saadetini, rahatını isterseniz; meşru dairedeki keyfe iktifa ediniz. O, keyfinize kâfidir. Haricinde ve gayr-ı meşru dairedeki bir lezzetin içinde bin elem olduğunu sâbık beyanatta elbette anladınız.
"Osmanlıları benim gibi görmüş. Evet, Osmanlılar söz arasında vatanı umursamaz gibi görünürler; o kadar aldırış etmez gibi görünürler ki konuştuğun adamı heykel zannedersin. Hele karşılarında bir düşman göster; hele vatanın kutsal topraklarını bir yabancının murdar ayağı ile çiğneyeceğini anlasınlar... İşte o zaman halka başka bir hâl geliyor, işte o zaman en güçsüz köylü ile benim aramda hiçbir fark kalmıyor, işte o zaman o abah kebeli Türkler, o tatlı sözlü yumuşak yüzlü köylüler, o çifte koşulan öküzden fark etmek istemediğimiz biçareler aradan bütün bütün kayboluyor da yerlerine Osmanlılığın kahramanlığın ruhu meydana çıkıyor. En güçsüzü dişi ile kılıca, eli ile kurşuna saldırıyor. Kimse sınırboyunun en önemsiz bir taşını korumakta, yavrusunu koruyan dişi arslandan, anasını sakınan erkek insandan geri kalmıyor."
Ey hapis musibetine düşen bîçareler! Madem dünyanız ağlıyor ve tatlı hayatınız acılaştı. Çalışınız, âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayat-ı bâkiyeniz gülsün, tatlılaşsın.
Reklam
Ey hapis musibetine düşen biçâreler!. Madem dünyanız ağlıyor ve hayatınız acılaştı; çalışınız; âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayat-ı bâkıyeniz gülsün, tatlılaşsın, hapisten istifade ediniz.
Sayfa 61
Krallar için, fakirler için, imparatorlar ve biçareler için zevk bedendedir.
Sayfa 16
Sana ne(re)ye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: "Hayır olarak yaptığınız infak, ana-baba, en yakınlar, öksüzler, biçareler, yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha her ne yaparsanız, kesinlikle Allah onu bilir."
Sayfa 34 - 2.Sûre/215.AyetKitabı okuyor
1.267 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.