Zaman geçiyor ama sen saati bilmiyorsun.
Öğrenecek çok şeyin var,öğrenilmeyen her şey;yalnızlık,kayıtsızlık,sabır sessizlik.
Oturuyor ve beklemek istiyorsun sadece,bekleyecek bir şey kalmayana kadar beklemek:
Gece olsun,saatler vursun,günler gelip geçsin,anılar silikleşsin.
Pek yaşadın denemez,oysa her şey çoktan söylendi,çoktan bitti.
Umutsuzlukta değildi bu,vazgeçmekti.Beklemekti belki de,ya da ölmekti içten içe.
Yalnızdın ve dünyayla arandaki tüm köprüleri yıkmak istiyordun.
Şimdi sessizliğin dehşetinde yaşıyorsun.Ama sen herkesten daha sessiz değil misin?
Sen bulanık bir gölgeden,sert bir kayıtsızlık çekirdeğinden,bakışlardan kaçan nötr bir bakıştan başka bir şey değilsin.
Ne var ki hiçbir şey olmadı:hiçbir mucize,hiçbir patlama.
Birbiri ardınca sıralanan her bir gün,gülünç çabalarındaki ikiyüzlülüğü ortaya sermekten,sabrını aşındırmaktan başka işe yaramadı.Zamanın tamamen durması gerekirdi ne var ki hiç kimse zamana karşı savaşacak güçte değildi.
***Kayıtsızlığın kitabı.Açıkçası okurken zorlandım çünkü olay örgüsü barındırmıyor.İnsanı kaotik bir yalnızlığın içine alıp düşündürüyor,sorgulatıyor.
İlginç bir deneyim oldu diyebilirim.
Bir daha bu kadar ağır bir felsefik bir kitap okur muyum,zannetmiyorum.Ruh haliniz yalnızlığın derininde kaybolmaya hazır değilse siz de okumayın.
Kitapla kalın.***