Bana hediye gelen ve atmayı düşündüğüm bir kitabın beni böylesine etkileyeceğini kesinlikle düşünmüyordum.- sana hediye gelen kitapları atıyor musun? - demeyin lütfen. Geçerli nedenlerim vardı, kitap çok eski ve yıpranmış görünüyordu, ama içime gelen bir hisle kitaba başladım. Okudum, okudum, okudum.. kitabı elimden bırakamadım. Çok sevdiğimi söylediğim kitapları bile bir oturuşta bitirememiştim. Sonunda ise evimin balkonunda saatlerce ağlamıştım. Yazarın öyle bir dili var ki resmen kitabın içine çekiyor sizi. Şimdi eski olduğunu düşündüğüm ve atacağım kitabı kitaplığımın en özel yerinde saklıyorum :”)
İlahi aşkı öyle derinden hissettirdi ki bana “Ben ne yapıyorum ya” dedim kendime. “Ben bu dünyada ne yapıyorum?”
*
Kitaptaki karakterimiz Poyrazın inzivaya çekildiği süreçteki yaşadıklarını resmen kendim yaşamış gibi olmuştum. Ve inzivadayken büyük Bilgelerle konuşması sanki onlar evindeymişcesine sohbet etmesi, birbirlerinin sözlerini karşılaştırması beni etkileyen sahnelerden biriydi.
*
Kitabın sonunda da sevgili yazarımız bir notlar bölümü koymuş. Gerçekten de bu bölüme kitabı okuduktan sonra yazacak çok şey vardı. Ben ağlamaktan yazamadım, çok sonra doldurdum o kısmı :”)
Özet olarak söylemek gerekirse kitabı okuyun, okutturun.. ve son olarak bir kitabı asla eski ve yırtık diye benim gibi atmayı düşünmeyin, benim artık en sevdiğim kitaplar eski ve yırtık olanlar çünkü:)
“Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil.”
“Ama sonuç aynı, doğuyoruz ve ölüyoruz.. kimse daha fazlasını yapabilmiş değil.”