İrvın Yalom'un "Nietzsche Ağladığında" kitabını okuduktan sonra hem yazara hem kitaba aşırı derecede hayran olmuş ve kendisini seven herkesin bu muhteşem psikolog ve psikanalist Yalom'u okumaya davet etmiştim.
Gündüz Vassaf ile ilk tanışma kitabım "Cehenneme Övgü" Türklerin İrvın Yalom'u olarak gördüm ve Türk olmasından gurur
> Hepinize merhaba arkadaşlar. Kanalıma, aman aman sayfama hoş geldiniz demek isterdim, ama bu şimdi yeni moda olan YouTuber ve BookTuber tarzı bir giriş hissi verir düşüncesiyle, sizleri bugünkü incelememde biraz olsun farklı bir havada karşılamak istedim. Şu an sabahın 08.38’i ve benim belki de gün içinde en sakin ve dingin olabileceğim, daha
Büyük tehlike: İçimizdeki İsrailliler!
Ersin Çelik
Hamas kendi sonunu hazırlamış. İsrail var ya, Filistin diye yer bırakmayacakmış. Hamas, yine durduk yere saldırmış. Sonları yakınmış. Oysa İsrail daha önceleri vurmadan haber veriyormuş, savaş kurallarına uyuyormuş. MOSSAD bu işin peşini bırakmazmış.
Sosyal medyada üç gündür sakız gibi
“Eros, Platon'da philosophos, erdemin dostu adını alır. Filozof bir dost, bir aşıktır.”
...
“Vurgulu anlamıyla düşünmek, ancak Eros'la artırılabilir. Düşünebilmek için bir dost, bir aşık olmuş olmak gereklidir. Eros olmadan düşünce bütün canlılığını, bütün huzursuzluğunu kaybederek tekrara düşer, gerici bir hal alır. Eros atopik bir
Yirminci yüzyılın sözde enformasyon toplumu, belki de önceki yüzyılların tüm toplumlarından daha zayıf bir belleğe ve tarih bilgisine sahip. Sansür ya da bilgi manipülasyonu yüzünden değil, işittiklerimizi, gördüklerimizi Ve okuduklarımızı seçmemize izin vermeyen bir haber bombardımanıyla karşı karşıya bırakıldığımız için.
Yirminci yüzyılın sözde enformasyon toplumu, belki de önceki yüzyılların tüm toplumlarından daha zayıf bir belleğe ve tarih bilgisine sahip. Sansür ya da bilgi manipülasyonu yüzünden değil, işittiklerimizi, gördüklerimizi ve okuduklarımızı seçmemize izin vermeyen bir haber bombardımanıyla karşı karşıya bırakıldığımız için. O kadar çok haber var ki günlük yaşamımızda, adeta arka planda bir gürültü halini alıyor haberler. Tıpkı hızlı besin, hızlı seks, hızlı kültür gibi, hızlı haber de totaliter nirelikte. Çünkü insanları artık ayrım yapamayan duyarsız bir toplum olmaya yöneltiyor.
Giderek, beyin/ zihnimizin kabul sınırlarını zorlayan bilgi bombardımanlarına maruz kalır olduk. Ne var ki insan beyni belirli bir süre içinde alabileceği bilginin miktarına sınır koyma kapasitesine sahip ve bunun aşıldığı durumlarda “aşırı enformasyon yüklemesi” belirtileri ortaya çıkıyor.
Bilgisayarlarla ya da enformasyonel düzenlemelerin çağında düşünmek, bilgi sayımsal bilme ve düşünme modelleriyle karıştırılmamalıdır.
Asıl mesele “deneysel” yordamlara imkan tanıyan bir anlam bağlamında, bilgi-sayımsal olmayan, başka türde mantıksal ve “soyut makinelerle” düşünmektir.
Sonuç olarak Deleuze, enformasyon ya da biyoteknolojik filumların yeni olasılıklara imkan tanıyabileceğini söyler; “makine” ya da “teknoloji”nin daha önce anlaşılması vasıtaları olan İnsan ya da Tanrı gibi mefhumlara bağlı olmayan imkanlar.
Referans noktamız olan bu site içerisinde sadece 52 kişinin okumuş olduğu (bu kitap burada neden ilgi çekmedi bilemiyorum, gerçi zaten 2008’den beri ülkemizde ancak 3 baskı yapabilmiş; bu bilgiye göre klasik eserlerin popülerliğe kurban edildiğine dair çıkarsama yapabiliriz her neyse klasik eserlerin popülerliğe kurban gitmemesi dileğiyle
Zihin biyolojik bir bilgisayardır. Sen devamlı olarak bilgi, veri, enformasyon toplarsın ve bir
soru ortaya çıktığında zihin bu koleksiyondan cevabı sana sağlar. O gerçek bir yanıt
değildir; o yalnızca ölü geçmişten çıkar.
Terminoloji notu: İngilizce "information" kelimesi karşılığı olarak "enformasyon"u kullanıyoruz. "Bilgi" demiyoruz, çünkü o burada tanımlayacağımız anlamda enformasyondan farklı, daha "yüksek" seviyede, işlenip anlamlandırılmış malumata ("knowledge") karşılık geliyor gibi. Enformasyonun aksine, bilginin standartlaşmış bir tanımı yok ve literatürde farklı yerlerde birbirinden biraz farklı şeylere "bilgi" dendiğinden kafalar karışabiliyor.
Yıllardır tesettürlü olmaya çalışan ama bir türlü yapamayan ben için şu kısacık nerdeyse sadece nasslardan oluşan kitabı okumak bile nasıl ağır geldi nefsime. Tesettür, sadece vücudunu örtmekle bitmeyen bir süreç, oturman kalkman konuşman gülmen kiminle konuştuğun kiminle ne konuştuğun o anki halin tavrın kokun ses tonun hatta tek başına yürürken
Tesettür, İslam'daki en kapsamlı ve her an olan tek ibadet sanırım yani namazın orucun haccın belirli zamanları var ve belirli bir vaktini alıyor sadece kulun. Oysa tesettür her an sürmesi gereken bir hal. Buna rağmen hakkındaki nasslar genel hatlarıyla verilip detaya girilmemiş, bu yüzden nasıllığı hakkında tartışmalar ilk zamanlardan günümüze değin devam etmekte. Belki de bir imtihan da bu; nasıl anlayacağımız.
Kitapta sadece kısaca ne zaman farz kılındı, hakkındaki nasslar ve kendince faydaları sıralanmış yani neden tesettür diye detaylı bir açıklama için okunacak bir eser değil yalnızca bilgisini verip bırakılmış, kısa net bilgi isteyenler için ideal.
Merhaba, sevgili okur. Şu an burada bu incelemeyi okuyor olman benim için çok heyecan verici. Heyecan veren kısım benim yazdığım incelemeyi okuyor olman değil seni çok güzel bir kitapla tanıştırıyor olacak olmam. Gündelik hayatta, hayatımızın her anının parçası olan kavramlar, olgular ve mekanlar ve bunların birbirleriyle olan etkileşimden doğan her çıktının aslında arkasında yatan keskin gözlemlerle baş başa kalacağın bir kitap seni bekliyor. Neden banyoda yemek yemiyoruz ? Mutfaktan uyusak nasıl olur? Deli olmak ister misin? Neden çocuk yapıyoruz ? Kadın, erkek peki diğeri ? Aşk, çocuk yapmak, evlilik, delilik, mekan, söz, kahraman, hain, gece ve gündüz, cennet ve cehennem, düzen güçleri, homosapiens, sevgi, enformasyon, seçememek, amaç... Çok sık duyduğumuz, haklarında yüzeysel olarak bilgi sahibi olduğumuz kavramlarla gerçekten tanışmak istiyorsan hiç düşünmeden bu kitabı edin. Başucu kitaplarının arasında bir boşluk aç, yerleştirmek isteyeceğin yer orası olabilir. Yazar, kısa bölümler; sade ve özgün üslubuyla anlamamızı kolaylaştırıyor.
Yirminci yüzyılın sözde enformasyon toplumu, belki de önceki yüzyılların tüm toplumlarından daha zayıf bir belleğe ve tarih bilgisine sahip. Sansür ya da bilgi manipülasyonu yüzünden değil, işittiklerimizi, gördüklerimizi ve okudukla- rımızı seçmemize izin vermeyen bir haber bombardımanıyla karşı karşıya bırakıldığımız için. O kadar çok haber var ki günlük yaşamımızda, adeta arka planda bir gürültü halini alıyor haberler. Tıpkı hızlı besin, hızlı seks, hızlı kültür gibi, hızlı haber de totaliter nitelikte. Çünkü insanları artık ayrım yapamayan duyarsız bir toplum olmaya yöneltiyor.