Kapitalist Batı'da olsun, sosyalist Batıda olsun Türkiye ve benzeri ülkeler için birtakım "iktisadi kalkınma" programları hazırlanmıştır. Bu programların çoğu "iktisadi kalkınma" adı verilen bir "bilim" çerçevesinde öngörülmektedir. Aslında Batı için mesele olan şey, geri kalmış diye baktığı ülkelerin derdine derman olmak değil, fakat mevcut sömürü düzeninin sürdürülme imkânlarını "bilimsel bir tabana" oturtma endişesi ve gayretidir. Nitekim "kalkınma iktisadı" adı altında verilen derslerde, "geri" dediği ülkelerin onulmaz bir kısır döngü içinde bulunduğunu ispat etmekle konuya girilir. Binlerce sayfalık incelemelerinin, araştırmalarının hiçbir satırında bu ülkenin çocuklarına ümit verebilecek bir tek satıra rastlanmaz. Fakat bu ülkelerde işbaşına getirilen siyasî kadrolar, delil olarak ellerinde hep bunlardan öğrendiklerini tutmayı "bilimsel" bir davranış sanır.
Sayfa 54
Üniversite bilim yapar. Yani bilimi üretir, öğretir ve yayar. Bilim üretimi araştırmayla olur. Araştırma kaynak ister. Kaynak sırf para değildir. Her şeyden önce akıl ve onun ürünü olan meraktır. Merak ise pek küçük yaşlardan başlayarak körükle­nir. Bunun için, çocukların götürülebileceği müzeler, onların aileleriyle birlikte yararlanabilecekleri kütüphaneler olmalıdır. Televizyonlar ahlaksız ve sığ bir yaşamı pohpohlayan rezil maga­zin programları yerine, merakı ateşleyebilecek eğlenceli bilim propagandası yapan programlar yayımlamalıdır. Okullar ise tamamen merakı canlandıracak bir müfredatla teçhiz olunmalı, öğretmen merakı uyandırabilmek için açlıktan kurtarılmalıdır. Okul kitapları çocuğu okumaktan nefret ettirecek değil, oku­mayı teşvik edecek tarzda yazılmalıdır. Yazanlar ne yazdıklarını bilen insanlar olmalıdır, bakanlıklara çöreklenmiş, ders kitabı pazarından midelerini doldurmaya çalışan zır cahiller değil!
Reklam
...bilgisayar programları yazmak hem sanat hem de bilim egzersizidir; hem işlevsel hem de estetik emektir.
Sayfa 147 - MetisKitabı yarım bıraktı
Beşir Fuad'ın ve pozitivizmin müteakip etkisini artıran husus, II. Abdülhamid devrindeki eğitim anlayışı olacaktı. Bu dönemde “Harbiye, Mülkiye ve Askeri Tıbbiye'nin programları geliştirilmiş”ti. Böylece “Her üç kuruluşun öğrencileri ders programları icabı 19. yüzyıl müsbet bilimlerinin Batı'nın esas güç kaynağını oluşturduğunu görüyorlardı.” Bu sayede, II. Abdülhamid döneminde “Batı'yı, Batı'da geliştirilen müspet bilimle bir tutan bir kuşak yetişti.” Bu Jön Türk kuşağı, pozitivizmin Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde gerçek taşıyıcıları olarak öne çıktı. Sözü geçen İttihatçı kuşak, toplumu din-bilim çatışması üzerinde kurulu görüyor, modernleşmenin ancak "dinin oynadığı rolün bilime devredilmesiyle" başarıya ulaşabileceğini düşünüyordu.
Sayfa 144Kitabı okudu
Bilim adamları beyni daha iyi anlamaya çalışıyor, bunun nedeni ise biz merakımızı giderelim diye değil, bizleri daha iyi nasıl etkileyebileceklerini keşfederek, gelecek nesillerde daha verimli köleler oluşturmaya çalışmalarıdır. İlaçlar bunlara göre üretiliyor, televizyon programları buna göre düzenleniyor, sinema filmlerinde bunlar kullanılıyor.
Bilgisiz Bilgi Çağı/6
Son beş yıl içinde ortaya çıkan skandallar elimizdeki cep telefonunun, bilgisayarın, notepadin hatta televizyonun aslında Batılı istihbarat örgütlerine sürekli mâlumat aktardığını bize gösterdi. İnternet programları, bilgisayar işletim sistemleri, navigasyon programları, sosyal medya uygulamaları, hatta online oyunlar bile meğerse hep bir "arka kapı" ile tasarlanmış. Bunlar sizin haberiniz olmadan telefonunuzda veya cep telefonunuzda yaptığınız her şeyi ânında bir istihbarat örgütüne bildiriyor. Bu işin çok ciddi boyutlarda olduğunu Wikileaks, Edward Snowden, Cambridge Analytica ve Facebook skandallarıyla anladık. Her yeni bilim ve teknoloji alanında olduğu gibi mâlumat teknolojilerinde de Batı'nın üçkâğıt açtığını gördük. İnsanlık tarihinde ilk defa Batılılar, Ruslar ve Çinliler her insanın mahremine kadar girebilme imkânını elde ettiler.
Reklam
110 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.