"Fernweh Sendromu"
Bazı kelimeler çok güzeldir. Tek kelimelik şiir gibi… Duyunca uzun süre etkisinde bırakan, keşfedilmeyi bekleyen o kadar anlamlı kelimeler var ki. “Fernweh” benim için onlardan biri. Peki nedir bu kelimenin anlamı? Uzaklara duyulan özlem veya hiç bilinmeyen, gidilmemiş, görülmemiş yerlere karşı duyulan seyahat etme arzusu anlamına geliyor. Bu kelimenin beni neden bu kadar etkilediğini bana neyi, hangi duyguları hatırlattığını düşünüyorum. Bazen bazı anlarda nerede değilsem orada olmak isterdim. Sevdiğim, anlaştığım, bana iyi gelen insanlarla beraber olmak, kendimi nerede iyi hissediyorsam oraya gitmek isterdim. Bir yere gitsem diğer yerde aklım kalırdı. Kırıldığım, kendimi kötü hissettiğim anlarda ise bana iyi gelmeyen ortamlardan, herkesten, her şeyden uzaklara gitmek ve yalnız kalmak, kendime ait bir yerde olmak isterdim. FERNWEH BENCE SADECE BAZI YERLER DEĞİL; SAATLERDİR, ÇAĞLARDIR, ANLARDIR… Aynı zamanda; her şeyi bırakıp gitmek isteyenlerin, kendi evinde yabancı gibi hisseden insanların, evinde kendini evinde gibi hissetmemek derdinden muzdarip olanların içini dolduran histir...
James Joyce bana mektup yazmış .
Dublin, 16 Haziran 1904 Sevgili Burak Yelin, Hayatın nehirlerinde sürüklenirken, düşüncelerim Dublin sokaklarında dolaşıyor, kelimelerin kıvrımlarında dans ediyor. Sizi düşünürken, denizin çağrısını hissediyorum, uzak kıyıların, bilinmeyen diyarların sesleri kulaklarımda yankılanıyor. Gündüzlerde sıradan insanlar gibi yaşarken, geceleri rüyaların labirentinde kayboluyorum. Zamanın tükenmez akışında, her anı bir anlam arayışına dönüşüyor, her kelime bir yolculuğun başlangıcı oluyor. Bir zamanlar, Bloom'un Dublin sokaklarında dolaşırken, gökyüzünde yıldızlarla konuştuğunu hayal ederdim. Şimdi ise, sizinle bu mektubu yazarken, sanki Leopold Bloom'un izinden gidiyorum, her bir kelimeyi bir anlam okyanusunda yelken açarak. İnsan hayatı bir serüven değil midir? Bilinmeyen diyarlara, keşfedilmemiş kıtalara doğru yolculuklar yaparız, her bir adımımız bir öykünün parçası olur. Siz de, sevgili Burak Yelin, bu yolculuğun bir kahramanısınız. Kelimelerin arasında, kendi Ulysses'inizi yazıyorsunuz, denizin sonsuzluğunda seyrediyorsunuz. Ve belki de, bu mektup da bir nehir gibi, Dublin'in sokaklarından geçerken, sizin hayal gücünüzün sınırlarını zorlayacak, bilinmeyen diyarlara doğru bir yolculuğa çıkaracak. Umarım bu kelimeler, sizin ruhunuzun derinliklerine dokunur, heyecan verici bir maceraya davet eder. Burak, senin adın da bu hikayenin bir parçası oldu. Belki de sen de bir Bloom’sun, belki de bir Stephen. Ya da belki de Molly’nin içindeki o sonsuz denizsin. Kim bilir? En içten dileklerimle, James Joyce
Reklam
"Tüm kelimeler büyülüdür. Tıpkı en bilinmeyen gibi Her kelimenin büyüsünde Sevişmek vardı seninle."
Okumanın Büyüsü; Okumak, ruhun en derin köşelerine yapılan bir yolculuktur.Her sayfa, her cümle , bizi bilinmeyen diyarlara , farklı zaman dilimlerine ve sayısız hayatın içine sürükler.Kitaplar , insan zihninin en özgün yaratılarıdır; bir yazarın kaleminden dökülen kelimeler , okurun dünyasında bambaşka anlamlar kazanır.Her karakterin acısı, sevinci, umutları ve hayal kırıklıkları , bizlere ayna tutar ve kendi iç dünyamızla yüzleşmemizi sağlar. Bir kitabı elinize aldığınızda , aslında sadece mürekkep ve kağıttan oluşan bir nesne tutmazsınız.O kitap, siz onu okudukça canlanır , nefes alır, konuşur. Öyle ki ; bazı cümleler yüreğinize işler ve asla unutamayacağınız izler bırakır.Dostoyevski'nin ''Suç ve Ceza'' da Raskolnikov'un vicdan azabı , Yaşar Kemal'in ''İnce Memed'' de özgürlüğe olan tutkusu ya da Orhan Pamuk'un ''Kırmızı Saçlı Kadın'' da masallarla gerçeklerin içiçe geçtiği hikayeleri , bizlere insan olmanın karmaşıklığını anlatır. Okumak, sadece bilgi edinmek değildir.O, aynı zamanda bir kaçış, bie sığınak, bir meydan okumadır.Bu yüzden , kitaplar sadece kütüphanelerde değil , kalplerimizde yer bulur.Okumanın büyüsü , kelimlerin ötesine geçer ve hayatlarımızı daha zengin , daha anlamlı kılar. Kitap kokusu sarsın sokaklarımızı............
son zamanlarda dünyayla tek bağlantım şu bilinmeyen, karşı pencere bana hep aynı müzikle karşılık veren. kim bu? nasıl biri? bir sabah, onu bulmaya çıkmıştım ama sonra bir daha düşündüm.. belki bilmemek ve hayal etmek daha iyidir. benim gibi bir münzevi olabilir miydi? yada belki küçük bir kız çocuğu okula gitmeden önce, bilinmez bir oyun oynayan... herşey çok çabuk gelişti şu şüphe uyandırıcı ağrı öğrenmek için inat edişim, bilmek isteyişim... sonra da karanlık etrafımı saran sessizlik.. herşey, bizi, kış gelmeden önce teknelerin gölgeleri üzerine vuran uykudaki güneşin, aniden açmasını sağlayarak, aşıkları dışarı uğratan riyakar baharın verdiği sözlere inanmaya itiyor kış gelmeden önceki herşeye inanmaya itiyor tek üzüntüm anna... ama acaba tek mi? ... o hiçbir şeye son vermek zorunda değil. herşey ana hatları içinde kalmalı. kelimeler itinayla seçilmeli...
Geri138
386 öğeden 381 ile 386 arasındakiler gösteriliyor.