Tensikat:
1. Düzen vermeler, düzenlemeler, düzeltmeler.
2. Bir işyerinde kadro düzenlemeleri.
Kullanımı:
Yazık ki üçüncü ayında tiyatromuzda sıkı bir tensikat başladı. Ben kadro haricinde kaldım.
Zecri tedbir: İstenileni zorla yaptırmak için başvurulan yol, zorlayıcı önlem.
Kullanımı:
Ve hepsi birden babamın bu işi her türlü zecrî tedbire baş vurarak halletmesini istiyorlardı.
Mutaassıp: Bağnaz
Kullanımı:
Bu ilk gelişinde kendisini tanıyanlar, mazbut, mutaassıp bir şeriatçi olduğunu, vaazlarında, münakaşalarında etrafı âdeta yıldırdığını anlatırlardı.
Çırağ edilmek: Osmanlı'da genç yaşta saraya verilip yetiştirilen ya da haremde doğan kızlar, padişahın uygun görmesi durumunda ileri gelen komutanlar ya da siyasetçilerden biriyle evlendirilebiliyordu. Bu durumda kız, çırağ edilmiş oluyor.
Kullanımı:
İkinci karısı saraydan çırağ edilmiş, Abdülhamit’le senli benli konuştuğu söylenen çok kibar bir Çerkesti.
Mazur:
1. Mazereti olan, mazeretli.
2. Özürlü. Özrü olan. (Osmanlıca'da yazılışı: ma'zur)
Kullanımı:
Ona göre işlemeyen, kırılmış, bozulmuş bir saat hastalanmış bir insana benzerdi. Tabiatında mazurdu.
Halita:
1. Alaşım.
2. Birden çok ögeden oluşmuş karmaşık bir bütün
Kullanımı:
Tıpkı Nuri Efendinin o kadar dikkatle ve ayrı ayrı işçiliklerden gelmiş parçaları birleştirerek tamir ettiği, zaman kervanına kattığı hurda saatler gibi onlardan bir parça, onların “muaddel” bir halitası, terkip hâlinde eseriyim.