İnsanın eceli belirsizdir. Eceli insana bildirilmiş olsaydı, yetmiş yaşında vefat edeceği kesin olan biri, otuzlu kırklı yaşlarına kadar, ‘ne de olsa ölüme daha çok var’ hissiyatından kurtulamaz ve hayatının ilk yarısı ölüme karşı gaflet ve duyarsızlık içinde geçerdi. Otuz kırk yaşından sonra ise darağacına çıkmakta olan bir idamlık gibi, emdiği
hayykitapKitabı okudu
İnsanın eceli belirsizdir. Eceli insana bildirilmiş olsaydı, yetmiş yaşında vefat edeceği kesin olan biri, otuzlu kırklı yaşlarına kadar, ‘ne de olsa ölüme daha çok var’ hissiyatından kurtulamaz ve hayatının ilk yarısı ölüme karşı gaflet ve duyarsızlık içinde geçerdi. Otuz kırk yaşından sonra ise darağacına çıkmakta olan bir idamlık gibi, emdiği
Reklam
Çocuk masumiyetinde bir tasvir
Ne yazık ki o zamanlar kara delikler henüz bilinmiyordu. Eğer bilinseydi göğsünde büyük bir kara delik açıldığını hissettiğini söylemesi kolay olurdu. Bu kara delikten içeri sürekli gelen soğuk içine işliyordu.
Filozof Boethius, Felsefe'nin Tesellisi adlı meşhur eserinde, adeta bu asra da hi­tap eder gibi konuşur ve şunu anlatır: "Hiç kimse kendi konu­munu az da olsa kusurlu bulmayacak kadar mutlak anlamda mutlu olamaz. İnsan mutluluğunun özü kaygı uyandırıcıdır. Ne tamamen ele geçirilir ne de hep sürer. Bir adamın çok büyük geliri olabilir, ama aşağı bir sınıftan geldiği için hicap içinde­dir. Bir başkası soylu olduğu için tanınır, ama ailesinin maddi kaynakları yetersiz olduğu için tanınmamış olmayı yeğler. Bir adam hem zengin hem de soylu olabilir, ama yaşamını bekar sür­dürdüğü için hayıflanır. Bir başkasının mutlu bir evliliği, vardır, ama hiç çocuğu olmadığından servetini bir yabancıya bırakacak olmanın sıkıntısıyla yaşar. Başka bir adam ise çocukları olduğu için mutludur ama oğullarının ya da kızlarının işlediği kusurlar yüzünden üzülür, gözyaşlarına boğulur. Demek ki hiç kimse ken­di payına düşen mutlulukla tamamen nasiplenemez. Çünkü her mutlu durumun tatsız bir yanı vardır. Sadece henüz yaşanmadı­ğı için bilinmiyordur. Bilinseydi ürkütücü olurdu. "
Sayfa 178 - Hayykitap YayınlarıKitabı okudu
İnsanın gelecekte başına gelecek musibetleri bilmiyor olması da büyük bir nimet ve rahmettir. Şayet bu kederli vakitler önceden bilinseydi, musibeti beklemek, o musibetin kendi ağırlığından kat be kat daha yıpratıcı olurdu. Rabbimizin hikmet ve şefkâti, bu fazladan yükün gereksiz yere çekilmemesi için kaderde var olan musibetleri insanın bilgi alanından gizlemiştir. Belirsizlikler hayatı yaşanır kılmaktadır. Kavrayabileceğinden daha fazla şey bilmesi insan için mutsuzluk kaynağıdır. Dostoyevski, "Baylar, yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık..." der, Yer Altından Notlar'da... Aynı toprakların bir diğer yazarı Gorki ise; "Ne kadar az bilirsen, o kadar iyi uyursun," der.
İnsanın ileride başına gelecek musibetleri bilmiyor olması da büyük bir nimet ve rahmettir. Şayet bu kederli vakitler önceden bilinseydi musibeti beklemek o musibetin kendi ağırlığından kat ve kat daha yıpratıcı olurdu. Dostoyevski; " Baylar yemin ederim her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır, hem de tam anlamıyla gerçek bir hastalıktır der. Yer altından notlar kitabında.. Aynı toprakların bir diğer yazarı Gorki ise; "Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun der."
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
34 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.