Kilit isimler: Varaka ve Rahip Bahira
'Şayet sen (ey Muhammed), sana indirdiğimizden kuşkulanmakta isen, senden önce kitabı okuyanlara sor' deniliyor. Kur'an'ın Allah'tan geldiği noktasında şahit ve danışma heyeti olarak öncekileri gösteriyor. Peki, Hz. Muhammed zamanında kimmiş o öncekiler ki kendisi bile Kur'an'da şüphedeyse gidip onlara danışsın! Yoksa kastedilen o bilirkişiler Varaka ve Rahip Bahira gibileri mi?
Yunus suresi, ayet 94.Kitabı okuyor
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Avukat anlatır:Müteahhitin biri;on yedi dönümlük bir tapu almış.Eski tapularda dönüm nazara alınmaz, tapu hudutları nazara alınır.Mesela tapuda on beş dönüm yazılı olan bir tarlanın hudutları içine on bin dönüm, yüzbin dönümde girebilir.Anadoluda beş dönümlük tapu ile bir tapuyla otuz bin dönüm tarlaya sahip kimseler var.Tapuların yüzde doksanı böyledir.Müteahhit allem etmiş kalem etmiş,on yedi dönümlük tapusu içine yüzbin dönümlük bir sahayı almıştır.Bilirkişilerde müteah. hit tarafından parayla tutulmuş kişilerdir.Bilirkişiler isterse kişinin oturduğu yeri daha uzağı götürebilir. Bu şekilde dalaveralarla,yüzbinlerde orman kesilip yok edilir.Ormancılar bu ağaçları kesenlere mahkemeye vermiştir..Sonra bu ağaç kesenlere af çıkmıştır..Sonra 5653 sayılı kanun için sonradan bir izahname gönderilmiş durum kurtarılmıştır.
Sayfa 162 - YkyKitabı okudu
Reklam
Belki de
Herkes yaşama ve öze duyulan sevgini yolunu kaybetmişken, bilirkişiler uzatmadan " Şöyle olmaz! Böyle yapın!" gibi temel yönlendirmeler yapsa zaten hepimiz onların dedikleri gibi yaparız...
Heykel dediğin Atatürk'ün olur.
1980'de Emirdağ'daki askerî garnizon komutanı bir ere (muhtemelen Güzel Sanatlar'da okuyan bir talebedir) alçıdan amatörce bir atatürk heykeli yaptırıp belediyeye hediye eder. Heykel Cumhuriyet Meydanı'na dikilir. Ancak Atatürk karikatürü denilebilecek bu ucube'nin çirkinliği fark edilse de kimsecikler dokunmaya cesaret edemez. Günün birinde tesadüfen ilçeden geçmekte olan "bilirkişiler" bu çirkinliği fark edip heykelin yenisiyle, daha düzgün bir heykelle yani,değiştirilmesini isterler. Sonuçta yeni bir heykel yaptırılır. Buraya kadar pek bir sorun yok. Ancak kaldırılan eski (kötü)heykel ne olacaktır?İmha edemezsiniz, kıramazsınız, patlatamazsınız. Dolayısıyla heykele kimse dokunmaya cesaret edemez. Köylere teklif edilir, almazlar. Sağda solda bir süre gezdikten sonra belediye, heykeli itfaiye binasının bahçesine diker. Olacak bu ya, bir gün itfaiye aracı aceleyle yangına giderken heykelin koluna çarpar ve kırar. Bunun üzerine belediye, başına bir iş gelmesinden korkar ve heykele biri zarar verir de başlarına iş açılır korkusuyla 'imha'sına karar verir. Kırılır mı? Hayır tabii ki. Atatürk'ü Koruma Kanunu varken kim cesaret edebilir ki buna? Sonuçta heykel meçhul bir yerde her aşaması fotoğraflanıp belgelenerek ve saygıda katiyen kusur edilmeden gömülür, yani 'toprağa verilir." Bizde heykelin "ucube"yle akrabalığı epeyce eskidir, sizin anlayacağınız. أعوذ بالله من الشيطان الرجيم
Sayfa 78 - TimaşKitabı okudu
Sayın mektup sahibinin bana kırılmayacağını umarım; çok takdir ettiğim içtenliğine inandığım için bu alıntıya yer veriyorum: ... Kairova davasını derin bir tiksintiyle okuduk. Objektifin odağı gibi, bu dava ilkel güdülerin resmini yansıtıyordu sanki ve başrol oyuncusu (Kairova) kültürleşme sürecinden geçerek ortaya çıkmış bir tip: Gebelik
Sayfa 966Kitabı okudu
"Mösyö Galland'ın Bağdat'ı ya da Basra'sı gerçek ürünü mü? Demek bu toplumları yöneten ve Fransa'da hükümet anlamına gelen sultanlar ve vezirler, cinayet iz bırakmadan işlenmişse zehirleyeni bağışlamakla yetinmeyip onu sadrazam yapan ve böylece canları sıkıldığında eğlenmek isterken bu sadrazamları tarihe altın harflerle kazıyan Harun Reşitler ve Caferler gerçekten yaşamışlar, öyle mi?" "Hayır Madam, artık fantastik olan Doğu'da bile geçerli değil: Orada da başka isimler ardına gizlenmiş, başka kıyafetler giymiş polis komiserleri, sorgu hâkimleri, kraliyet savcıları ve bilirkişiler var. Suçluları gayet güzel bir şekilde asıyor, kellelerini uçuruyor, kazığa oturtuyorlar ama bu suçlular becerikli düzenbazlar olarak insan adaletini yanıltmayı ve ustalıklı manevralarla girişimlerinin başarısını güvence altına almayı başarıyorlar.."
Sayfa 708 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. CiltKitabı okudu
Reklam
Kairova davası... "Yoksa bu kadın akıl hastası mı?" Bazı bilirkişiler bu savı kesinlikle reddediyorlar, bir kısmı da kişilik olarak değil, davranışları açısından akıl hastası olabileceğini söylüyor. Ancak bu davada akıl hastası değil, kutsal değerleri yadsımanın üst sınırlarında dolaşan bir kadın kişiliği öne çıkmaktadır.
Sayfa 355 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Bilirkişiler, bildiğimiz kişiler. Başkaca bir şey söylememe gerek yok," diye yazıyor karım. Her şey anlaşılıyor bu cümleden. Her şey öylesine ustaca tezgâhlanıyor ki. Kolay kolay çıkış yok buradan, anlıyorum. Bilirkişiler belli. Oynanmakta olan oyun belli. Oyunun sonu da belli. Verilecek cezanın ne kadar olacağı, asıl soru işareti burada. Ucuz atlatırsam kâr sayacağım. Üstümüze iyi geldiler; oyunu da kuralına göre oynuyorlar.
Bilirkişiler raporlarında mufassalan (ayrıntılarıyla) izah edildiği gibi sanığın "Devam" adlı şiir kitabında komünist­ lik propagandası veya müstehcen neşriyat yaptığına dair mahkemeye sevkini icap ettirecek takdire müteallik (değer) deliller de bulunmadığından C.M. U.K'nun 197. madde­ sine tevfijan (uygun olarak) sanık hakkındaki muhakeme­nin menine ve meni muhakeme kararı tetkik edilmek üzere evrakın 1O. Asliye Ceza Mahkemesine tevdiine isteğe aykırı olarak karar verildi.
131 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.